PKK İLE KÖLELİKLER YIKILMIŞ ÖZGÜRLÜKLER KAZANILMIŞTIR

Önderliksel duruş bu süreçte de zaferler kazanmaya devam etti

 

                                                                                                                                                                      

Duran Kalkan

Önderlik yürüyüşümüz yarım asırlık bir zaman dilimine ulaşıyor. Bu süreçte Kürdistan tarihinin her zamankinden çok daha güzel, anlamlı, iradeli ve mücadeleci olduğu tartışma götürmüyor. Yeni bir kuruluş yıldönümü vesilesiyle dost-düşman herkes PKK gerçeğini her zamankinden daha fazla tartışıyor, daha doğru ve bütünlüklü anlamaya çalışıyor.

Her şeyden önce, PKK ile kölelikler yıkılmış, özgürlükler kazanılmıştır. Yalan ve yanlış ortadan kalkmış, doğru ve gerçek hâkim hale gelmiştir. Kürt bireyi ve toplumu her türlü geriliği ve gericiliği yıkarak özgür ve iradeli yaşam düzeyi kazanmıştır. Kürdistan’da faşist-sömürgeci-soykırımcı tahakküm altında ulusal yok oluş durdurulmuş, Apocu çizgide Kürt halkının özgürce var olma ve yaşama tarihi başlatılmıştır. Kürdistan’da gerçek anlamda bir yeniden doğuş ve özgürce diriliş gerçekleşmiştir.

Büyük bir coşku içerisinde yeni bir parti bayramını yaşarken Önderlik ve Parti gerçeği üzerinde daha derinden yoğunlaşmamız ve bu gerçekliği daha doğru ve bütünlüklü anlamaya çalışmamız, önümüzdeki parti ve mücadele yıllarına doğru yaklaşmamız ve o yılları doğru yaşamamız açısından büyük öneme sahiptir. Özellikle PKK’nin bir Önderlik ve Şehitler partisi olma gerçeğini çok daha derinden ve bütünlüklü bir biçimde anlamamız şarttır.

Bu temelde yeni bir parti bayramını yaşarken kuşkusuz çok büyük bir coşku ve heyecan içerisinde olacağız, parti gerçeğimizi ruhumuzda, duygularımızda en derinden hissederek güçlü bir biçimde yaşayacağız. Aynı zamanda da parti gerçeğimizin, onu var eden Önderlik ve Şehitler gerçeğimizin çok daha derinden bilincine ve anlamına varacağız. Bu noktada PKK’nin tarihsel önemini derinden kavrayacak, öncülük özelliklerini güçlü bir biçimde bilince çıkartacağız. Her zaman olduğu gibi, partimizin kuruluşunun 44. yıldönümünü de Önderlik ve Şehitler çizgisinde yeni bir partileşme hamlesi süreci haline getireceğiz.

Her türlü görevi bu temelde başaracağımızı, yürüttüğümüz “özgürlük zamanı” hamlesini ancak bununla zafere taşıyacağımızı derinden görerek, Önderlik ve Şehitler çizgisinde doğru ve yeterli partileşmek için anlam, irade ve tarz olma gücümüzü derinden geliştireceğiz.

Yarım asırlık Önderlik yürüyüşümüz, peygambersel yürüyüş örneklerinde de görüldüğü gibi, tarihin en amansız zorluklarına karşı mücadele eden ve aynı zamanda en anlamlı gelişmelerini ortaya çıkarmış olan tarihi bir yürüyüştür. PKK’nin 43 yıllık tarihinin her yılının faşist-soykırımcı düşman gerçeğine karşı amansız bir mücadele içerisinde, büyük zorluklarla boğuşularak ve engeller aşılarak yaşandığı, sonuçta Kürt varlığı ve özgürlüğü doğrultusunda tarihi öneme sahip büyük kazanımların yaratıldığı yıllar olduğu açıktır.

Evet, PKK’nin her yılı büyük bir mücadele yılı olmuştur. Kürt sorununu yaratan sömürgeci-soykırımcı güçler her zaman Kürt özgürlük mücadelesini yürüten partimize, onun Önderliğine, kadrolarına, gerillasına, kadın ve gençlik örgütlerine, yurtsever halk tabanına yönelik vahşi bir saldırı yürütmüştür.

PKK Hareketi olarak son derece örgütlü, planlı, bölgesel ve küresel boyutları olan, imha ve tasfiye amaçlı bir saldırıya maruz kaldığımız ortadadır. Söz konusu saldırının uygulayıcı gücü AKP-MHP faşizmi olmuştur. Böyle bir faşist diktatörlük de KDP’yi planlı saldırılarının birer parçası olarak kullanmaya çalışmıştır.

Kısaca geçtiğimiz yılda Kürt sorununu yaratan küresel kapitalist modernite sisteminin, Ortadoğu’nun faşist ulus-devletçi statükoculuğunun, Kürt işbirlikçiliğinin ve ihanetinin ortak ve planlı bir saldırısına maruz kaldığımız açıktır.

Peki söz konusu ortak planlı saldırıyı yürüten güçlerin bu saldırıya katılımları ve saldırıdaki amaçları nelerdir? Çok açık ki Önder Apo ve PKK gerçeğinin etkisiz kılınması, Barzani ve Kürt işbirlikçiliğinin iyice zayıf düşürülerek tam bir denetim altına alınması temelinde Kürdistan’ın bölge ve dünyadaki özgürlükçü ve demokratikleştirici gücünü ortadan kaldırmak, bölgesel ve küresel çıkar sistemini, kapitalist modernite düzenini ve gericiliği bu temelde ayakta tutmak istenmektedir.

Demek ki 43. yıl direnişini, yine son üç-dört yıl içerisindeki direnişi daha önceki saldırılar ve direnişlerle aynılaştıramayız. Böyle bir saldırganlık içerisinde en çok kullanılan güç KDP yönetimi olmuştur. Barzani yönetimi gerçekten de basiretsiz bir yönetimdir. Tutumu işbirlikçilik ve ihanetten de öte bir durumu ifade etmektedir. Önder Apo’nun ‘mayın eşeği’ kavramına en çok yatkın olandır. Kerkük ve çevresi elinden alınmış, hatta başkanlığı bile ABD ve TC tarafından düşürülmüş olmasına rağmen Mesut Barzani’nin tutumu tam bir teslimiyet ve boyun eğme tutumudur. Geriye kalan neyse onu elde tutabilmek için kendilerinden ne istenmişse onu yapmışlardır. Tam bir ihbarcı gibi AKP-MHP faşizmine hizmet etmişlerdir. Güya bununla PKK imha ve tasfiye edilirse Kürdistan’ın kendilerine kalabileceği umut ve hesabını yapmaktadırlar. Fakat böyle olmayacağını kendileri de bilmektedirler. Öyle ki ‘ne kadar yaşayabilirsek yaşayalım, elimizdeki imkânları ne kadar kullanabilirsek kullanalım’ şeklinde tam bir fukaralık ve zayıflık içine düşmüşlerdir.

Yoksa PKK’nin olmadığı, zayıf düştüğü zaman kendilerinin de olmayacağını netçe bilmektedirler. Saldırının sadece PKK’ye değil, Kerkük’ten başlamak üzere kendilerine dönük olduğunu da anlayacak durumdadırlar. KDP’yi de daha çok uşaklaştırmayı hedeflemektedir. TC yönetimi ve generalleri de böyle ikili bir amaç temelinde Kürtlere yaklaştıklarını açıkça söyleyip yazmaktadırlar. Bu konuda bilinmeyen bir durum yoktur. Buna rağmen, KDP yine de bu faşist-soykırımcı saldırganlığın bir ucu, uzantısı ve öncü kolu gibi hareket etmektedir.

Hareket ve halk olarak 43. PKK yılında işte böyle topyekûn, planlı bir saldırıya maruz kaldık ve buna karşı biz de topyekûn devrimci halk savaşı direnişi yürüttük. Saldırı en başta Önder Apo’yu ve PKK’yi hedefledi. İmralı’da tecrit ve işkence durumu en ağır hale getirildi.

Yine topyekûn saldırı, kahraman gerilla güçlerimizi hedefledi. Dört parça Kürdistan’da çeşitli ilişki ve ittifaklar halinde gerillamıza dönük düşman saldırıları en ileri düzeye vardırıldı. Saldırı kadın ve gençlik hareketlerimizi hedefledi. Gençler ve kadınlar en ağır baskı, katliam ve tutuklamaya maruz kaldılar. Tüm halkı, işçi ve emekçileri hedefledi. Demokratik siyaseti hedefledi. HDP başta olmak üzere diğer demokratik siyaset partileri kapatılmadılarsa da ağır baskı ve katliam altında adeta kapatılmaktan daha beter hale getirildiler. Tüm bunlara karşı hareket ve halk olarak, yine devrimci-demokratik güçler olarak, devrimci halk savaşı stratejisinde topyekûn bir özgürlük ve demokrasi direnişi geliştirmeye çalıştık.

Kuşkusuz söz konusu saldırganlığa karşı en başta İmralı direnişi olmak üzere baskı ve işkenceye karşı zindanlarda direniş gelişti. İmralı işkence ve tecrit sisteminin ağır saldırılarına karşı tarihin en büyük özgürlük direnişi ortaya çıktı. Aslında İmralı direnişi en büyük zaferlerden birini de kazandı. Faşist-soykırımcı düşman ne yaptıysa, ne kadar baskı-işkence uyguladıysa, ne kadar çok katliam geliştirdiyse de Önderliğimizi ve hareketimizi özgürlük ve direniş çizgisinden bir milim bile saptıramadı. Tarihimizin en uzun süreli, en anlamlı, en güçlü sonuçlar veren direnişi bu süreçte yaşandı ve en başta da İmralı’da yaşandı. Önderlik direnişimiz her türlü baskıyı, katliamı, ezme-imha etme girişimini başarısız kılan, boşa çıkartan bir duruşu, iradeyi ve etkinliği çok açık bir biçimde gösterdi. Önderliksel duruş bu süreçte de zaferler kazanmaya devam etti ve belki de en anlamlı ve en büyük zaferini kazandı.

Kuşkusuz bu geçen dönemde en büyük direnişi kahraman gerilla güçlerimiz gösterdi. Bütün direnişlere fiili olarak öncülük etti. Özellikle Cenga Heftanin Devrimci Direnişi etrafında gerillanın Medya Savunma Alanlarından Serhat’a, Dêrsim’e, Mardin’e kadar, yine Rojava ve Başûr’daki özgürlük güçleri çerçevesinde tarihi bir direnişi yaşandı. Werxele, Zendura, Tepesor kahramanlıkları, bir bütün Avaşin, Metina, Zap kahramanlıkları geçmişte olanların tekrarı değildir. Hepsi yenidir, yeni gelişmeleri ifade ediyor. Dolayısıyla AKP-MHP faşizmi her türlü insanlık suçuna başvuruyor, kimyasal silah kullanıyor ama söz konusu gerillayı bir milim bile geriletemiyor ve AKP-MHP çeteciliği Medya Savunma Alanları’nı işgal etmede başarılı olamıyor. Tam bir çöküş ve çözümsüzlük noktasına gelmiş bulunuyor.

Gerçekten de gerilla direnişi söz konusu topyekûn planlı imha ve tasfiye saldırısını boşa çıkartan direnişe öncülük etti. En zor koşullarda direndiler. En büyük engelleri aştılar. Düşmanın her türlü ağır baskı ve saldırısına karşı, onu yenilgiye uğratan bir gerilla kahramanlığını yeniden ortaya çıkardılar.

Yine parti ve gerilla öncülüğümüzle birlikte kadın ve gençlik hareketlerimiz direndi. Topyekûn faşist-soykırımcı saldırganlığın en çok hedeflediği, tacizi, tecavüzü, katliamı en ileri düzeyde geliştirmeye çalıştığı kadınlar, ağın koşulları boşa çıkartıp etkisiz kılarak böyle bir saldırganlığa karşı öncü bir direniş yürüttüler. Kürt kadınları dört parça Kürdistan’da direndi. Bu direnişlerini Türkiye’ye, Avrupa’ya, dünyaya yaydılar. Bölgede ve dünyada gelişen kadın direnişleriyle en ileri düzeyde birleştiler. Bu direnişleri Apocu kadın özgürlük çizgisine ve Kadın Özgürlük Devrimine ulaştırmak için yoğun bir çaba içerisinde oldular. Bir yandan ideolojik etkileme, diğer yandan eylemsel çekim gücü olma gerçekten de AKP-MHP faşist saldırganlığının Kürdistan’da yenilmesini ortaya çıkarttı ve belirgin öncü bir rol oynadı. Kadın Özgürlük Devriminin önümüzdeki süreçte tüm toplumsal değişim ve dönüşümün temeli ve belirleyicisi olacağını açık bir biçimde ortaya koydu.

Gençlik hareketimiz dört parça Kürdistan ve yurtdışında gerillayı destekleyerek, kitle eylemliliğini geliştirerek, gençlik ruhunu, dinamizmini sürekli canlı tutarak söz konusu faşist-soykırımcı saldırganlık karşısında önemli bir direniş gösterdi. Bir bütün halk olarak dört parça Kürdistan’da ve yurtdışında her türlü baskıyı ve tehlikeyi bertaraf eden bir topyekûn devrimci halk savaşı direnişini geliştirmeyi esas aldık. Bunu dostlarımızla, müttefiklerimizle yapmaya çalıştık.

Kürdistan Özgürlük Mücadelesi geçtiğimiz yıl direnişiyle dünyaya daha çok yayıldı. Asya’ya, Afrika’ya, Amerika’ya, Avrupa’ya daha fazla uzandı; daha çok sol-sosyalist güçlerle, kadın ve gençlik kesimleriyle, işçi ve emekçilerle buluştu. Önderlik gerçeğimiz hem eylemsel bakımdan, hem savunmalarının yayılması yani fikir gücü bakımından ve hem de Önder Apo’ya özgürlük hamlesi çerçevesinde bütün dünyaya yayılan, insanlık tarafından tanınan, bilinen, fiziki özgürlüğü için küresel düzeyde mücadele edilen bir Önderlik gerçeği haline geldi.

Faşist-soykırımcı güçlerin ve işbirlikçi-hain çevrelerin böyle bir saldırı ile PKK’yi zayıflatıp imha ve tasfiye edebileceklerini sandıkları, saldırıları yoğunlaştırıp böyle bir sonuca gitmeyi hesap ettikleri bir ortamda, Özgürlük Hareketimiz 12 Eylül tarihinden itibaren “Tecride İşgale Faşizme Son! Özgürlüğü Sağlama Zamanı!” direniş hamlesini örgütleyip başlattı. Hamle, faşist-soykırımcı saldırganlığın bütün umutlarını kıran, AKP-MHP faşizmini yıkmayı, İmralı işkence ve tecrit sistemini parçalamayı, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamayı hedefleyen yeni ve büyük bir direniş hamlesi olarak ortaya çıktı.

Bu hamle aslında PKK’nin gücünü, yenilmezliğini bir kere daha ortaya koydu. Hiçbir saldırının PKK’yi yıkamayacağı, geriletemeyeceği, direnişten vazgeçiremeyeceği gerçeğini bir kez daha net bir biçimde herkese gösterdi.

Özgürlük Hareketimiz, 44’üncü parti ve mücadele yılına dört parça Kürdistan’da ve dünyanın dört bir yanında “özgürlük zamanı” hamlesini faşist-soykırımcı zihniyet ve siyasete karşı etkili bir biçimde geliştirerek girmektedir.

Sadece Kürt halkını, gençlerini ve kadınlarını, parti ve gerilla güçlerini değil, neredeyse tüm ezilenleri, tüm insanlığı AKP-MHP faşizmine karşı Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü etrafında seferber ederek yeni parti yılını karşılamaktayız. Böyle bir durum gerçekten de ilk defa olmaktadır. Çok açık bir biçimde görülmektedir ki, 44’üncü yıl hem faşist-soykırımcı saldırganlığa karşı daha örgütlü, planlı ve çok daha güçlü bir direniş yılı olacak ve hem de “özgürlük zamanı” direnişinin AKP-MHP faşizmini yıkarak zafer kazandığı bir yıl olacaktır.