< < KÜRTLERİN VAROLUŞ VE ÖZGÜR YAŞAMA SORUNU
Pazartesi, 24 Haziran 2019 08:55

KÜRTLERİN VAROLUŞ VE ÖZGÜR YAŞAMA SORUNU Featured

Rate this item
(0 votes)

 

 

 

Kürtlerin varoluş ve özgür yaşama sorununu doğru anlamak geliyor. Tarih konusu ele alınıyor. Sorun nasıl ortaya çıktı, kimler çıkardı? Kimler ne tür politikalar izledi? Nasıl bir sorundur? Şimdiye kadar neden çözülmedi, nasıl çözülür? Önderlik ve PKK, her şeyden önce bu sorun üzerinde doğan güçlerdir. Bu sorunun çözümü üzerinden doğan bir Önderlik ve parti gerçeği var. Temel duruşu bu sorunu çözmektir. Kuşkusuz bir sorunla bağlı bir parti ve Önderlik gerçeği ortada yok, ama toplumsal sorunlar olarak iktidarcı ve devletçi sistemin ortaya çıkardığı sorunların tümü, Kürdistan’da Kürt sorunu denen sorunun içinde bütünleşmiş bulunuyor. Kürt sorunu içinde toplanıyor ya da Kürt sorununu kendi yedeğinde topluyor. Birinci sorun, baş sorun, bütün sorunların hepsi ya da başta geleni Kürt sorunu oluyor. O nedenle Kürt sorununu çözmeden başka sorunları çözmek mümkün değildir.

Bırakalım toplumu yürütmeyi, toplumu var etmek mümkün değildir. Çünkü bu sorun topluma dayatılan bir yokluk sorunudur. O nedenle Önderlik ve PKK bu sorunu çözme hedefi ve göreviyle ortaya çıkmış temel olgulardır. Bu açıktır. Onun için Önderlik ve PKK’yi doğru anlamak, ortaya çıkardığı ilkeleri, ölçüleri kavramak, özümsemek sorunu anlamaktan geçiyor. Bu sorun doğru anlaşılamazsa Önderlik ve PKK doğru anlaşılamaz. Kürt sorunu denen sorun doğru anlaşılamazsa, Önderlik ve PKK’yi doğru anlamak, yeterli anlamak kesinlikle mümkün olmaz.

İnsanlar dünyayı ve tarihi çeşitli olaylara bakarak yorumluyorlar. Herkes biraz da kendisini belirleyen olaylara dayandırıyorlar. Mesela Avrupa ülkeleri, insanlığı kendi aralarında çıkardıkları dünya savaşlarına dayanarak değerlendiriyorlar. Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, Üçüncü Dünya Savaşı şeklinde geçen yüzyılı öyle tanımlıyorlar. Sovyetler Birliği, eskiden Ekim Devrimi’nin Asya’da, Avrupa’da genişlemesi biçiminde tanımlıyordu.

Kürtlerin de kendine göre tanımları var. Kürdün de tarihi ve insanlığı tanımlaması, Kürt sorunu denen soruna göre olmak durumundadır. Bu da bir dünya tanımıdır, dünya anlayışıdır, bütün dünyaya yöne veriyor. Dünyanın son yüzyılını bir de Kürt sorunu temelinde anlamak ve değerlendirmek gerekiyor. Çünkü küresel bir sorundur, sadece yerel ya da bölgesel bir sorun değildir. Bütün dünyanın eli Kürt sorununun içerisindedir. Onun için PKK’yi ortaya çıkartan koşulları değerlendirmek gerekiyor, ama Kürt sorunu etrafında değerlendirmek gerekiyor. Önderlik ve PKK gerçeğini doğru anlayacaksak bunu Kürt sorunu temelinde yaparak anlayalım. Öyle olmazsa başka biçimlerde değerlendirirsek bize fayda getirmez. Önderlik ve PKK’yi doğru anlamamıza götürmez. Herkesi Kürt sorunu temelinde tanımlamamız gerekiyor. Böyle bir dünya değerlendirmesi var mı, evet var.

Bu bakımdan son yüzyılın dünya savaşları gibi büyük olayları var, ama Kürtler açısından en büyük olay Kürt sorunu denen sorunun ortaya çıkarılmış olmasıdır. Bu da bir dünya savaşıyla ortaya çıkarıldı. Öncesinde yoktu. Bunu herkes bilmelidir. Birinci Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı bir sorundur. Kapitalizm küresel hegemonik bir güç haline gelirken Kürt sorununu ortaya çıkardı. Dolayısıyla Kürt sorunu küresel bir sorun, sistemsel bir sorundur. Kürt sorununun çözümü yüzyıllık küresel kapitalist hegemonyayı değiştirme temelinde olur. Başka türlü olmaz. Sadece Suriye ve Türkiye’yi değiştirerek Kürt sorunu çözülmez. Bu sorunun çözümü küresel değişiklik gerektiriyor. Çünkü küresel sistem bu sorunun içerisindedir. Bu nedenle sorunu Ortadoğu’da çözeceğim demek, sorunu sadece Türkiye ya da İran’da değişiklik yaparak çözeceğini sanmak yanılgıdır.

Türkiye’deki, İran’daki yöneticiler hala Kürt’ü bu kadar inkar ediyor, katliam yapmaya çalışıyorlarsa dünya arkalarında olduğundandır. Kimseden eleştiri gelmez, bir de mevcut sisteme göre yasal hareket ediyorlar. Onu bildikleri için bu kadar saldırganlar, bu kadar açıktan soykırım ve katliam yapabiliyorlar. Kürtler üzerindeki soykırım bir küresel sistem kapsamındadır, küresel yasalar buna göre oluşmuştur. En son AİHM Cizre’deki katliamı reddetti ve “sorununuzu Ankara’da çözün” dedi. Sistem böyle kurulmuştur ve bu kadardır. Kürt böyle kabul ediliyor. Sen yoksun, Ankara’nın bir parçasısın. Bu Avrupa’nın görüşüdür. Amerika’nın da görüşü öyledir. Sistemin görüşü öyledir.

 

Kürt Sorununun Kaynağı Küresel Kapitalist Sistemdir

 

Kürdistan nasıl bölündü? Kürt sorunu nasıl ortaya çıktı? Kürdistan’ın bölünmesi, Kürtler inkar edilerek, yok edilmek istenmesi temelinde kapitalizm küresel hegemonik güç oldu. Bu değişirse kapitalizmin dünyada ne olacağı belli olmaz. Onun için Kürt sorunu, küresel kapitalist sorundur. Kürt sorununu çözme mücadelesi küresel kapitalizme karşı en etkili mücadeledir. Öyle sadece bir emperyalist devletle, bir kapitalist sömürgeci devletle çözülecek bir sorun değildir. Sorunun kaynağı küresel kapitalist sistemdir. Onun ortaya çıkardığı bir sorundur. O sistem hala ayakta tutuyor ve sürdürüyor. Çözümü de sistemi değiştirmeyi hedefliyor. Bir dünya savaşı gibidir. Bütün sistemle kendisini savaş içinde görüyor. Dünyada bunun gibi başka bir savaş yoktur. Böyle bir sorun ortaya çıkarılmış değildir. Çünkü hiçbir yerde sömürge sorunu, soykırım sorunu bile böyle olmadı. Ortadoğu’nun paylaşılması içinde Kürdistan’ın paylaşılarak egemenlik altına alınması böyle oldu. Bir defa bunu doğru kavramak lazım. Bunu kavramayan yaklaşımlar, PKK’yi de Önderliği de doğru anlamıyorlar. Kürt sorununu kim ortaya çıkarmış, kim ayakta tutuyor? Bunu bilmiyorlar. Çoğunlukla cellattan medet bekler duruma düşüyorlar. Kürt sorununun çözümü diye adım attılar mı karşılarına dünya çıkınca “ne oluyor?” diyorlar. Sorun kendini ortaya koyuyor. Sorunu ortaya çıkaranlar kendini öyle savunuyorlar.

Kürt sorununu Birinci Dünya Savaşı ortaya çıkardı. Bu da Alman-İngiliz savaşıdır. İngiltere-Fransa-Rusya anlaşmasıyla paylaşıldı. Almanya’yı da yendiler ve kabul ettirdiler. Ekim Devrimi ile Rusya savaştan çekildiyse de sonra ona da kabul ettirdiler. İkinci Dünya Savaşında bu durum değişmedi. Dünya iki kutba bölündü. ABD-Rusya kutupları çatıştılar, dünyada her konuda karşı karşıya geldiler, ama Kürt sorununda hiç çatışmadılar, hep aynı oldular. Öyle oldu ki, Rusya ile Amerika karşıtlığını örneğin Kürt sorununda hiç görmedik. Çünkü Ekim Devrimi dünyayı ikiye böldü dediler, ama Kürt sorununu değiştiremedi. Kürdistan’da Kürt sorunu, dünyayı tekleştirdi. Dünyaya, 20. yüzyıla, Kürtler açısından bakınca hiçbir değişiklik olmadı.

Üçüncü Dünya Savaşı gelişince ve uzun bir savaş olunca Kürt sorunu kendisini ortaya koyuyor ve dayatıyor. Üçüncü Dünya Savaşı’nın ön gününde dünyadaki ve bölgedeki gelişmelere de dayalı olarak Kürdistan’da Apocu Önderliğin ve PKK’nin ortaya çıkıp Kürt sorununu çözme hareketini dayatmış olması Üçüncü Dünya Savaşı içerisinde Kürdistan’ı ve Kürt sorununu yeniden savaş gündemine getirdi. Kürdistan’ı savaş alanı yaptı. Kürt sorununu yeni bir savaş sorunu haline getirdi.

Bundan uzak durmaya çalışan güçler var. Bundan memnun olup Kürdistan’daki savaş üzerinde politika yapmaya, ekonomik-politik kazançlar sağlamaya çalışan güçler var. İkinci Dünya Savaşındaki durum bir ölçüde biraz değişmiştir. Kürdistan’daki mücadele ve bölgede süren Üçüncü Dünya Savaşının etkisi, Kürdistan’ı yeniden savaş alanı, Kürt sorununu da üzerinde yeniden mücadele edilen sorun haline getirmiştir.  

Bu bir çözüm şansı oldu. Şu ortaya çıkıyor: Eğer PKK gibi bir hareket 70’lerin başında doğup gelişmeseydi ve 90’larla birlikte yeni bir dünya savaşı içerisine giren dünyaya Kürt sorununu dayatmasaydı, artık Kürt soykırımı tamamlanmış olacaktı. Böyle bir savaşta Kürt özgürlüğü arayışı diye bir şey söz konusu olmayacaktı. Ya da bu çelişkiler ortamında yeniden ortaya çıkmak zorunda kalabilecekti. Çıkabilecek miydi, çıkamayacak mıydı, bunu bilemeyiz, ama şimdiki gibi güçlü çıkış yapılamayabilirdi ya da bu günkü gibi savaşan güç konumda olamayacaktı.

Kürt sorununun etrafındaki gelişmeler ve bununla birlikte dünyadaki gelişmeler de biliniyor. Birinci Dünya Savaşının gerçekten de bazı önemli yanları var. Ortadoğu savaşıydı. Ekim Devrimi ortaya çıktı. Önemli bir olay olarak tek o sayıldı. Aslında tek o değildir. Ortadoğu’nun bölünüp parçalanması önemli bir olaydı. Soykırımın gündeme gelmesi durumu var. Ermeni, Asuri-Süryani, Kürt soykırımlarının gündeme gelmesi temel bir olaydı. Ermeni, Asuri soykırımları kısmen sonuçlandı, Kürt soykırımı yüzyıla yayıldı.

İngiltere ve Fransa anlaştılar ve Ortadoğu’yu esas onlar ortaya çıkardılar. Rusya, Ekim Devrimi nedeniyle biraz uzak durdu ama 1925’ten sonra da uzlaştı. İkinci Dünya Savaşında tekrar Almanya’nın bu durumu değiştirmesine karşı İngiltere-Fransa-Amerika-Sovyetler Birliği birleştiler. İkinci kez Almanya yenildi. Almanya’nın hedefi Birinci ve İkinci Dünya Savaşında da Ortadoğu ve Hindistan’ı ele geçirmekti. Almanya hegemonyasının amacı küresel hegemon bir güç haline gelmekti. Birinci Dünya Savaşında yenilince, İkinci Dünya savaşında Komünizme karşı mücadelenin öncülüğünü yaparak kapitalist dünyanın desteğini alırım umuduyla Sovyetler Birliğine karşı savaşla Kafkasya üzerinden Hindistan’a inmeyi hedefledi. Böylece küresel hegemonik güç haline gelmeyi hedefledi. Onu da kırdılar.

Sovyetler Birliği, Amerika, İngiltere, Fransa birleştiler. Ondan sonra NATO merkezli Avrupa ve Amerika düzeni kuruldu. Amerika askeri öncülüğü üstlendi. Buna karşı Sovyetler Birliği de kendi öncülüğünde Güney’e inemese de Kuzey Asya sistemi kurdu. Çin’e, Kore ve Vietnam’a kadar uzandı. Güneyde; Türkiye, İran, Afganistan, Hindistan kaldı. Onun dışında Kuzey Asya’yı boydan boya denetledi. Böylece bir ABD-Sovyet çelişki ve çatışması oldu. Uzun süre bu iki blok dünyadaki her şeye hükmetti.

Bu hükmedişin Kürdistan üzerindeki etkileri ne oldu ya da dünyada ne tür gelişmeler ortaya çıktı? Amerikan cephesinde yeni sömürgecilik geliştirildi. O önemli bir etkendir, ona dikkat çekmek lazım. Yeni sömürgecilik, sermaye ihracına dayalı sömürgecilik; yerelde kapitalist sömürüyü daha fazla arttıran bir sömürgecilik oluyor. Azami kar yasasının ortaya çıkardığı sömürgecilik budur. Türkiye yeni sömürgeciliğin geliştirildiği pilot merkezlerden birisi oldu. Kuzey Kürdistan da Türkiye üzerinden böyle bir sömürüye açıldı.

Türkiye 1952’de NATO’ya üye oldu. Aslında Kürdistan tümüyle dünyaya kapatılmıştı. Tecrit edilmişti. Hem Türkiye’deki sermayenin istemi hem küresel sermayenin sömürü istemi, yeraltı-yerüstü zenginlikleriyle dolu bu coğrafyanın sömürüye açılmasına ihtiyaç duydu. Sistem, yapılan katliamlarla Kürt soykırımının gerçekleştirildiğine de inanınca, 1925, 30, en son 38 Dersim katliamıyla Kürdistan hayallerinin artık tarihe gömüldüğünü hesap ettiler. Azami kar hırsı, biraz da Kürt soykırımında başarılı olduklarını hesap ederek Kürdistan’ı sömürüye açtılar. Kürdistan’daki doğal toplumsal yapıyı, feodalizmden ve geleneklerden kaynaklanan kapalılığı dağıttı. Sosyo-ekonomik yapıyı değiştirdi. Aslında kapitalizmin azami kar arayışıyla, sömürgeciliğin soykırım arayışını birleştirdiler, böylece soykırımı daha hızlı ilerletmek istediler. Kültürel soykırıma dönüştürdüler. Buna Önderlik “Beyaz katliam” dedi. Böylece asimilasyona dayalı olarak Kürt soykırımını tamamlamak istediler. Oldukça planlıydı. Bu temelde sosyo-ekonomik yapıda, toplumsal zeminde değişiklikler oldu. Köy toplumu değişti, şehirler biraz gelişti. Yeni sınıflaşmalar oluştu. Asimilasyon nedeniyle okullar açıldı. Yeni toplumsal dinamikler ortaya çıktı. Belli toplumsal hareketlilik oluştu. Daha çok yoksullaşmış her türlü mücadeleye açık bir toplumsal kitlesi ile asimile edilerek aslında beyinsel olarak da sömürülmek istenen bir aydın gençlik ortaya çıkarıldı.

PKK de, Kürt gruplaşmaları da aydın gençlik içinde ortaya çıktılar. Yeni Kürt düşüncesi bu aydın gençliğe dayalı olarak gelişti. Reformist milliyetçi çizgi de bu biçimde oluşan orta kesime dayandı. PKK’de asimile edilmek, soykırıma uğratılmak için uygulanan politikaların sonucunda aydın gençlik içinde ortaya çıktı. Tabi soykırım politikalarına ve amaçlarına ters bir biçimde ortaya çıktı. Sosyal zemin PKK doğuşuna zemin oldu. Fakat o sosyal zemin PKK’yi ortaya çıkarmak için oluşmadı. O sosyal zemin PKK gibi hareketlerin doğmasının imkanlarını artık tümden yok etmek, soykırımı tamamlama amacıyla oluşturulmuştu. Önderliğin düşünceleri ve müdahalesi o zemini tersten kullanmayı getirdi. Burada belirleyici etken Önderliğin müdahalesi oldu