Denizlerin Devrimi Sanal Değil

Üçüncü ve en tehlikeli bir işlevi de hapishane rolünü oynamasıdır. Tüm uzaklıklara ulaşıldığı ...

Şiyar Amed

Murray Bookchin Özgürlüğün Ekolojisi’nde şöyle uyarmıştır tekniğe fazlasıyla bağlanan insanlığı: “Dünyayı makineleştirme düzeyimiz kadar ciddi bir olgu, yaşamlarımızda toplumsal olanı teknik olandan ayırt edemeyişimizdir.”

Savaşların tahribatları toplumsal hafızada birçok yara açmıştır. Fakat hiçbiri günümüzdeki hâkim medyanın “sanal toplum” silahı kadar tehditkâr olamamıştır. Buna karşı ne yapılması gerektiği sorgulandığında özgür bir toplum inşası ve tekniğe özgürlükçü yaklaşım ilk akla gelenler olmaktadır.

Sanal olanın cazibesine kapılıp sürüleşme yoluna girenleri geriye çağıran büyük bir devrimci kahraman, sanal olmayan, gerçek bir kahraman çare yolunu göstermiştir.

 

Sanalda Gizlenen Faşizm

Finans-kapitalin kâğıt oyunlarıyla yaptığını internet sanal ortamda yapıyor. Televizyon için “aptal kutusu” denilirdi; internet ise sürü halinde aptallaştırma işlevini görüyor.

İkinci bir işlevi ajan rolünü görmesidir. Egemenler için bulunmaz fırsatlar sunuyor. Gizli sanılanı anında yakalıyor, çözüyor, önlem alıyorlar. Şimdi herkes ajanını yanında taşıyor.

Üçüncü ve en tehlikeli bir işlevi de hapishane rolünü oynamasıdır. Tüm uzaklıklara ulaşıldığı ve istenildiği gibi sahte-ikincil kimliklerin yaratılmasına olanak sunduğu için bireylere kendilerini özgürmüş gibi hissettiriyor. İsteyen anında cinsiyet değiştiriyor, isteyen anında kahraman oluyor! Oysa toplumdan kopararak tamamen sanal ortama çektiği için, bireyin 24 saat içinde yaşadığı sanal bir hapishaneye dönüşmüştür. “Gönüllü tutsaklık” yarattığı için aslında başarılıdır.

Hepsinin toplamı olarak “sanal toplum” yarattığı iddiasındadır ki eğer böyle giderse küresel faşizmin zaferini ilan etmesine de tanık olacağız.

 

Teknik Değil Toplum Esastır

Fakat şükür ki kapitalizm gerçek toplum içinde kabul görmüyor. Zaten bu kadar çok kopyalamaya ve sanal ortama ihtiyaç duyması da toplumla alakasız olmasından kaynaklıdır.

Tekniğin kullanılmasına karşı çıkmak gerektiğinde onu da bazı alanlarda yapmak gerekiyor. Mesele sadece tembel toplum yaratılması değil doğa ve topluma zarar veren her tekniğe baştan karşı çıkmak gerekiyor. Mesela Kürdistan’daki tüm barajlar bu kapsamdadır. Yapımı ve yapısı zarar vermeyen teknolojiler ise kullanılma amacına göre rol oynamaktadır.

Bu çerçevede internete bakıldığında insanlığa faydadan çok zarar vermiştir. İster internet olsun ister diğer herhangi bir teknik araç, kullanılma sınırını ekoloji ve toplumsallığımız belirliyorsa bundan faydalanılabilir. Yoksa sadece basit tedbirlerle veya yasaklamalarla sorun çözülemez. Çözüm demokratik, ekolojik, özgürlükçü toplumdadır.

Günümüzdeki savaşlara da bu çerçevede bakılabilir. İnternetten saldıranların korkaklığını deşifre eden bir genç kadının tarih yazan direnişini herkes gördü. Sahte kimliklere, sahte kahramanlara, sahte yaşam arayışlarına gerçek bir özgürlük cevabı olan Ayşe Deniz yoldaştan bahsediyoruz.

 

Ayşe Denizin Kırmızı Fuları ve Direnişi Hakikiydi

Elinde her türlü tekniği bulunduran devletler kendilerini her şeye muktedir sanıyorlar ama yaşanan savaşlar bu “maddiyatçı” aklı boşa çıkarmıştır.

DAİŞ karşısında tüm koalisyon güçlerinin yapamadığını halkların ortak devrimci güçleri yapmaktadır. Onlar umut ve zafer ruhunu tüm insanlığa taşıyan gerçekliğin temsilcileri oluyorlar. Minnetle andığımız Ayşe Deniz kırmızı fularıyla birlikte insanlığın direnen, onurlu tarihine geçmiştir. Hangi vahşi katliam örgütü veya hangi sanal toplum kırım sistemi Ayşe Deniz yoldaşın oluşturduğu devrimci dalga önünde durabilir? Hangi maddi dünya onun temsil ettiği maneviyatla yarışabilir?

Sanal âlemin sanal zihniyetli tiplerinin Ayşe Deniz’e saldırmaları sadece çirkinliklerini kanıtlamaya yaramıştır.

Tarihe iz düşen onların sürü halleriyle yaptıkları sanal aptallıklar ve ahlaksızlıklar değil Ayşe Deniz’in baş eğmeyen anısı olmuştur.

 

Ayşe Denizlerin Direnişi Sanal ve Gerçek Tüm Hapishaneleri Yıkacaktır

Onun gülüşü sanal değil içten ve hakikiydi; içi neyse dışı da oydu. Zihni başka yerde bedeni başka yerde değildi, özgürlüğü tüm hücrelerine taşımıştı. Sanal ortamın belirsiz, sahte, ikincil kimliğiyle değil, “kendisi olmanın” gururuyla başı hep dik, alnı ap-ak, geleceğe yürüyen bir özgürlük savaşçısıydı.

Kırmızı fularını sanal âlemde fotomontajla takmamıştı boynuna; Gezi’de, alev alev direniş içinde sembolleştirmişti onu…

Onun direniş ruhu tüm zindanları ve sarayları yıkacak kadar engindir ve dalga dalga yayılmaktadır.

Ona saldıranlar, onun kırmızı fularının bir ipi bile etmezler ama o ruhun ateşten soluğunun enselerinde olduğunu da bilmeliler!

O kalbimizin en narin yerinde ölümsüzleşirken anısı daima önümüzü aydınlatan bir meşale ve halkların birleşik devrim hareketinin zafer sembolü olacaktır.

Ayşe Deniz sayesinde artık sadece Türkiye’de değil tüm Ortadoğu’da devrimin adı DENİZ, rengi KIRMIZI olacaktır.