Akademi

Evrensel Tarih Anlayışı

Evrensel tarih ve toplum, en uzun süre kültür toplumu ve sosyolojisine dayanır...

Atakan MAHİR

Sosyoloji, toplumu ve toplumsal sorunları inceleyen bilim dalıdır. Tarih, toplumun oluşum süreci ve yaşayış zamanıdır; “Varoluşun, gerçekleşen sürecin yorumudur”. Apocu tarih anlayışı kapsamında tarihin sosyolojikleştirilmesi ve sosyolojinin tarihselleştirilmesi, ikisini birbirinden koparmadan, birbiri yolu ile izah etme yaklaşımıdır. Toplum tarihsiz, tarih de toplumsuz anlaşılamaz. Bu nedenle ‘toplumsal tarih’ ve ‘tarihsel toplum’ kavramlarını kullanıyoruz. Bu anlayış genel anlamda bilgi yapılarının parçalanmasına karşı hepsini birlikte, iç içe ve birbirine yardımcı olma temelinde ele alma yaklaşımıdır. Tarih ve toplumun anlaşılması için tarih, sosyoloji, antropoloji, arkeoloji, jineoloji gibi bilimlerin yanı sıra mitoloji, din ve felsefe birlikte kullanılmalıdır. Bilgi-iktidar yapıları ancak böyle aşılıp hakikat rejimi oluşturulabilir. Evrensellik ve görecelilik, yani farklılık ve tikellik birlikte kullanılır. Evrensel-tikel, monist-aşırı göreceli, döngüsel-ilerlemeci çelişkileri aşılır.

Evrensel tarih ve toplum, en uzun süre kültür toplumu ve sosyolojisine dayanır. On dört bin yıl ve toplumsallığı söz konusudur. Parça, yerel olarak işler ve onsuz evrensel olmaz. Yerel de evrenselsiz gerçekleşmez. Biri bilinmeden diğeri bilinmez. Kendilik, ait olunan toplum ve tarihi iyi bilinirse evrensele katkı sunulur. Evrensel ile bağ bilinmeden de kişi kendini bilemez. En uzun süre toplumu ve tarihi bir bütün oluşturur. Evrensellik bu demektir. Kesintili, parçalı ideolojik adlandırmalı ele alınmaması gerekir.

Örneğin bütün olarak on dört bin yıl ele alınıyorsa onun içinde feodal dönem tartışılabilir. Ama sınıf olgusu feodal dönemden başlatılamaz. Devlet de kapitalist dönemden başlatılamaz. Bu anlamda kapitalist çağın özellikleri bütün topluma yayılamaz. Geriye götürülüp ileriye aktarılamaz. Önderlik bunun için önce bir bütün olarak toplumun ele alınması gerektiğini belirtiyor. Hangi konu ele alınıyorsa başlangıcına ve kaynağına götürülerek değerlendirilmelidir. Hatta uygarlık dahi bütün toplumlar tarihi içine yerleştirilmelidir. Uygarlık ele alınırken en az beş bin yıl önceye götürülerek, toplumun sıradan bir konusu bile değerlendirilirken en az anacıl toplumun başlangıcına kadar götürülerek ele alınmalıdır. Bunun içinde bir bölüm olarak özel bir hususa değinilmek istenirse, bu yapılabilir. Ama o özel husus tarihin başlangıcı sayılamaz. O özellikler sadece orada oluşmuş gibi ele alınamaz. Bu yayılamaz. Bu anlamda “o toplum çok farklı ve biriciktir, diğer özellikler hiç gözükmüyor” denilmemelidir. Denilirse bunun iktidarcı bir yorum olduğu anlaşılır. Böyle tanımlama yapılırsa toplum ve tarih bakış açısı iktidarcıdır, demektir.

Bir toplumsal varlık ya da bir kurum niye ‘biricik’ olarak tanımlanıp tüm tarih ve toplumdan koparılır? Çünkü bir çıkar vardır. Bu tanımı yapan, yaşamı kendisinden başlatmak istiyordur. Yaşamın kaynağına kendini oturtur. Örneğin, feodal dönemin bazı özellikleri tartışılabilir. Ama eğer bir toplum özelliği direkt orada başlamamışsa, bunun daha iyi izah edilebilmesi için mecburen daha geriye götürülüp kaynaktan yararlanılması gerekir.

Sosyolojide ve tarihte ana karakter hem evrensel hem de göreceli olarak işler. Bu yönüyle tarih ve toplum ilişkisinde de evrensellik ve tikelliğin düalizminden söz edilebilir. Tarihi ve toplumu bu İkili karakter belirler. Bu ikililik yaşamın hareketini ve çelişkisini sağlar. Çelişki çözülürse, tekrar hareketi doğurur. Toplumsal sorunu çözer, birbirini etkiler. Bu uzun süre içerisindeki düalizmden doğan karşıt uygarlığa ‘Demokratik Uygarlık’ diyoruz. Evrensel işleyişte, anacıl toplumun devamı olan ama uygarlık gelişiminin ardından bir çeşit ezilenlerin uygarlığı olarak devam eden, demokratik toplumun yaşayış dönemlerine Demokratik Uygarlık denilebilir. On dört bin yılın evrensel tarihinde son beş bin yıl, Uygarlık ve Demokratik Uygarlık arasında gelişen çok ciddi bir düalist karakterle yaşanır.

Evrensellik her tekile ayrı ayrı yansır. Zaman-mekân, zihniyet-yapılanma, çelişkiler iyi izlenmelidir. Evrensellik olduğu gibi kaba bir şekilde her tekile yansımaz. Yani her ulus evrenselliği aynı şekilde yaşamaz. Her ulus devletçiliği farklı yaşar. Her topluluk demokrasiyi farklı yaşar. Hatta her cinsiyet kendiliği farklı yaşar. Her din, her toplumu aynı şekilde etkilemez. Bir evrensel oluşmuşsa, monist yaklaşımla onun kaba bir şekilde her yerde aynı şekilde yaşanılacağı düşünülemez. Bu, her tekilde çok ciddi farklılıklar ve canlılıklar eşliğinde yaşanır.

Evrensellikte daha önemli olan diğer bir husus evrimi içermesidir. Niye evrensel tarih deniliyor? Acaba evren doğa tarihini, evrimini ve toplum tarihini içermiyor mu? İçerir ki zaten bundan kaynaklı ona evrensel tarih denir. Bir toplumsallığın iki milyon öncesinden ve son on dört bin yılından hatta milyarlarca yıl öncesinden bahsediliyorsa, bunun arka planına doğa tarihini ve evren tarihini de koymak gerekir. Bu anlamda her evrensel toplum ve tarih yaklaşımı evren ve doğa evrimlerini de içerir. Birincisi, evren ve doğa tarihinin üçüncü kuşağı olarak toplum tarihiyiz. İkincisi, bitki ve hayvan evriminin üçüncü halkası olarak insan toplumsallaşması evrimiyiz. Buradan hareketle evrensel tarih kavramı, diğer iki evrimi de içerir. Evrensel tarihten bahsederken bildiğimiz anlamda insan toplumsallaşmasıyla da yaşam başlatılmaz. Evren ve doğa tarihi ne kadar biliniyorsa o kadar geçmişten başlatılır.

Evrensel tarihin gelişim-değişim diyalektiğinde hiçbir toplumsal dönemin bitmediği düşünülür. Önderlik düşüncesinde bu daha önemlidir. Anacıl toplum uygarlık içinde devam eder, köleci toplum feodal toplum içinde sürer, feodal toplum kapitalist çağda varlığını korur. En genel anlamda anacıl toplum, kapitalist toplum içinde devam eder. Tüm toplumsal örgüler ağırlıklarını kaybedebilir, yapılanmaları bozulabilir, işlevsellikleri dağılabilir ama pozitif olarak evrensel olma özelliklerini korurlar. Pozitif olarak kendi farklılığıyla farklılıkların içinde yaşamaya devam ederler. Kısacası, evrensel tarihte ‘pozitif diyalektik’ işler.

Hiçbir toplumsal yapılanma, işleyiş ve zihniyet tam anlamda(iktidar yapısı dahi olsa) bir diğeri tarafından bitirilemez. Çünkü farklılığın oluşum özelliği böyledir. Bir farklılık kendi içinde işleyerek diğerinde devam eder. İç çeşitlilik de bundandır, döngüsellik de buradan gelir. Bu farklılıkların sürekli yaşıyor olması, hem göreceli dediğimiz kendi olmayı, hem de süreklilik olarak döngüselliği yaratır. Değişmeyene kadar o kendi zamanını ve toplumsallığını yaşar. Biri gelip hâkim olduğunda ki uygarlıklarda böyle oluyor; gerilemiş gibi gözükse de farklılaşarak yine de kendisini devam ettirir. Dolayısıyla anacıl toplum, uygarlık içinde yaşamaya devam eder. Ama farklılığını ve tikelliğini de devam ettirerek. Yine döngüselliği içinde kimi değişimler, uygarlıkla etkileşimin yarattığı tahribatlar olsa da kendisini tekrar eder. Döngüselliği içerisinde farklılaşarak kendisini sürdürür. Kısacası evrensel tarih içerisinde bu söylenilen özellikler, hem evrim kuşağının bir devamı olarak, hem içinde hiçbir toplumsallığın bitmemesi bakımından çeşitliliğin sürmesine sebep olur. Yani evrensel tarih çok büyük bir çeşitlilikle ve farklılıkla algılanır.

Evrensel tarih bakış açısı demokratik bir bakış açısı içerir. Evrensel tarih bakışı ile düşünülmeden, bir toplumdan bahsedilir, bütün tarih oraya dayandırılır, bütün gelecek de o toplum üzerine kurulursa geriye kalan tüm çeşitlilik inkâr edilmiş, iktidar bakış açısına göre tarih ve toplum anlatılmış olur. Ama evrensel tarihçilik söz konusuysa, o zaman on dört bin yıllık anacıl toplum geleneği ile doğa ve evren evrimi içinde oluşan bütün toplumların takip edilmesi gerekir. Anacıl toplumun kaynak oluşu nedeniyle tekrar tekrar oraya gitmek gerekir. Bu toplum günümüzde nasıl yaşıyor? Üzerine hangi dönemde nasıl toplumsal yapılanmalar eklendi? Neler değişti, neler değişmedi? Kim bu değişimlere katkı sundu? Kim fazla, kim az etkiledi? Bu sorulara cevap temelinde bir evrensellik anlatılınca, tikellikler ve farklılıklar da, bütün çeşitliliğiyle anlatılmış olur. Önderlik bunun için “ne monistiz, ne de aşırı görececiyiz” der. Evrensel ve göreceli tarih anlatımında evrensel tarihçiyiz.