Anladım! Seni sevmek hiçbir sevgiye benzemiyor. Anladım, anladıkça kendimi buldum, sen oldum. Sen hiç kimseye benzemiyordun...

Zerdeşt TOLHILDAN

Bilirim! Bekledin, bekliyorsun, bekleyeceksin…

Bilirim! Döneceğim günün hasretiyle yanan yüreğinin derinliklerinde büyüyorum. Her an, her nefes alışında, her dolunayda, her rüzgâr estiğinde, her yağmur yağdığında…

Bilirim! Bir elin beş parmağı aynı değildir. Bilirim! Her evladının yüreğindeki yeri ayrıdır ve doldurulamazdır. Her birinin sancısı bir başka ağrıtır, her birinin sevinci bir başka güldürür. Bundan belki de ‘gidiyorum’ diyemedim. Her gidiş ayrı bir yara açar yorgun yüreğinde. Bakışlarına sinmiş kırışıklıklar bunun eseriydi. Her bir çatlakta ayrı bir hikâye, ayrı bir sızı ayrı bir tarihsel bekleyiş…

Bilirim! En kötüsü beklemektir. Bir haber, bir resim, bir mektup, kısa da olsa bir ses-söz…

Bilirim! Hep iyi olmasını dilersin. Çünkü bilirsin ki; iyi oldukça sen iyi olursun. Uzun gecelerin karanlık zamanlarında, ellerini havaya kaldırmış halde, usul usul gözlerinden inen yaş taneleriyle gördü çoğu seni. Duysun diye özlemle yüklü haykırışını, biraz daha göğe kaldırırdın avuçlarını ve ıslanırdı sözlerin.

Bilirim! Söyleyecek sözün çoktur senin. Ama hep bir yerlerde, belirsiz zaman dilimlerinde saklı bıraktın. Bir ninnidir dilinde dolanan. ‘de lorî lorî berxa-ê min lorî’ ile başlayan, sonunu hiçbirimizin duyamadığı sözlerle biten bir ninni. Korkulu, uykusuz geçen uzak ve karanlık gecelerimize yol olup, gülüşlerimizi çoğaltan bir ninni. Kokunla kutsanmış, gülüşünle arınmış, sevginle bezenmiş bir ninni…

Bilirim! Şimdi yine bir yol hattında, belki toz-toprak içinde bir sokakta, belki bir evin küçük penceresinde, belki tek katlı bir evin damında, belki de başın yastıkta, titreyen bedenini ısıtamayan yorganın altında…

Bilirim! Yüreğinin sol yanında taşırsın hasretliğini evladının.

Bilirim! Hiçbir resim tutmaz gülen gözlerin, dökülen sözlerin yerini. Yine de, elinde işlemeli çerçeve içine alınmış bir resimdir tek tesellin. İçini döktüğün, bağrına bastığın, hasretliğini sunduğun, bakışında gülmeler çoğalttığın…

Bilirim! Kim ne derse desin, döneceğini bilirsin. Buna inanır, bununla yatar, bunla kalkarsın. Bazen olur, zaman keskin bir bıçak gibi delik deşik eder. Bazen de olur, zaman en yakın dostun olur, sarar her bir yaranı. Her şeye rağmen sen zamana dost ol! Zamandır oluşturan, geliştiren, özgürleştiren, sonsuzluğa ulaştıran…

Bilirim! Zaman bir başka akar senin yüreğinde. Bundan belki de bir tek şafaklara sığınırsın. Şafaklarda özlemlerini kutsar, umutlarını büyütürsün. Hep bir şeyler yâd eder, çekili tüm sınırları yerle bir edersin…

Sen de bilirsin ki amaçları olur her insanın. Amaçsız yaşayamaz hiçbir insan. Amaçları kadardır kişi. Amaçları büyük oldukça büyür insan. Amaçlarının kutsallığında mücadeleye girişti mi güneşin gülen gözlerinde ısınır insan. Biz küçük evren olarak nitelenen canlılarız. Ve evren ilk oluşumundan kendisine bir amaç belirlemişti. Özgürlük!

Bilirsin! Bu topraklar yağmurdan çok kan ve gözyaşıyla yıkandı. Acıyla bezendi, ölüm, işkence, sürgün yaşadı. Karanlıklara mahkûm edildi, kölelik dayatıldı. Dili, rengi, sanatı, kültürü, özlemleri yasaklı bir halkın ardıllarıydık. Oysa insanlığa beşiklik etmişti bu topraklar. Tarım devrimiyle, üretimin kutsallığını sundu insanlığa.

Bilirsin! Köle yaşama asla boyun eğmedi bu insanlar. Hep direnişin güzelliğiyle dağları kendilerine mesken edindiler. Çünkü özgür yaşamda karar kılmışlardı. Ve özgür yaşamda karar kılmış bir gerçeklik her türden bedeli göze almış bir gerçekliktir.

Biz de bu gerçekliğin birer ardılı olarak bugün Kürdistan dağlarının zirvelerinde özgür yaşam türküleri dillendireceğim topraklar oluşturma umuduyla mücadelenin kutsallığında düşlerimizi besliyoruz.

Bilirsin! Özgür yaşam bedel ister. Bedel de anlamına ulaşılmış doğru bir mücadeleyle verilebilirdi ancak. Tüm yakıcılığıyla mücadele tam karşımızdaydı. Ya sistemin kokuşmuş yaşayışı içerisinde eriyip gidecektik ya da özgürlüğün özüne ulaşıp bu çerçevede kendimizi oluşturacaktık.

Özgür yaşam aşkıyla kendimizi oluşturmayı seçtik. Bu yola girerken nelerin olabileceğini bilerek çıktık. Bundan kaynaklı hiçbir zaman pişmanlık girmedi yüreklerimize. Pişmanlığın aksine her an daha da büyüttük umutlarımızı, büyüyen umutlarımız doğrultusunda amaçlar edindik.

Bilirim! Her şeye rağmen bedenden bir parçanın kopması ağırdır. Ağrısı çok olur. Ama sen de bilirsin ki özgür bir yaşamın sahibi olunmadan hangi birliktelik geliştirir ki? İster ana çocuk, ister sevgili, ister arkadaş, ister kardeş ilişkisi olsun. Ama özgürlük temelinde geliştirmeyen her ilişki sistemin kölelik çarkları arasında bir kıyımı yaşatmaktan öteye gidemeyecektir.

Bundan işte, tüm acına rağmen onurludur duruşun, diktir başın. Verdiğin emeğin boşuna olmadığını bilirsin. Buna inanırsın. Bu inanç doğrultusunda mücadeleye atılırsın. Katılırsın mücadelesine çocuğunun.

Bundan her şeyi göze alırsın. Gözünü kırpmadan girişirsin özgür yaşam mücadelesine. Bedeli ne olursa olsun çocuğunun giriştiği yolda yürümenin coşkunluğuyla yürürsün. Ama yine de beklersin, geleceğim günün özlemiyle yolları gözlersin…

Bilmeni isterim ki; ne zaman çocuklarımız kendi dillerinde, özgürce oyunlarını oynadığında, bu topraklara kan ve gözyaşı akmadığında, senin gözlerinden yaş, dilinden çığlık eksildiğinde, özgür ve yaşanılır bir toplum oluşturduğumuzda ben orada, yanında olacağım. Başımı dizine koyar, bu sefer sonu belli ve ağrısız, acısız ninnilerini dinlerim.

Olur da bu fani bedenim gelmez, yanı başına oturup başımı göğsüne koyamam. Olur da gözlediğin yollardan bir haber, ses gelmez. Ama şunu bil yüreğim: Ruhum, amaçlarım, özlemlerim gelecek sana. Ve bir gün, özgür yaşam soluğu olup tutacağım elinden. Ki gözlerinden akan yaşların dinsin

Dalıp dalıp giden gözlerinde erimek için, sonsuz sevginle dağıtacağım nice birikmiş korkularımı. Bir rüzgârla belki dayanırım pencerene ya da gecenin en zifiri anında gökyüzünde bir yıldız olurum, ay olup yükselirim göğünde.

Yağmurun tenine dokunuşunda, akan derenin hırçınlığında, güneşin yakıcılığında… Ama yüreğim, sen beni en çok dolunaylı zaman dilimlerinde göreceksin. Bilirsin severim dolunaylı zaman aralıklarını. Çocukluğumun en güzel anıları saklıdır koynunda. Acısını söküp attığım senli anılarım…

Can yüreğim Bilirim! Nicedir nöbet tutarsın uzak gecelerde. Yol gözlemekten solmuş gözlerinin içi. Ama sen de çok iyi bilirsin yüreğim; senin için, sizin için, oyunları elinden alınmış tüm çocuklar için, bağrı yanık bu topraklar için, gözü yaşlı tüm analar için buradayım.

Anladım! Seni sevmek hiçbir sevgiye benzemiyor. Anladım, anladıkça kendimi buldum, sen oldum. Sen hiç kimseye benzemiyordun.

Çünkü sen annesin, anasın, dayêsin, yadêsin. Çünkü sen oluşturan, özgürleştiren, insanı kendisiyle buluşturansın. Çünkü sen cansın-canansın. Yoldaş, arkadaş, kardeş, sevgili, sen her şeysin. Sen yüreğimsin, kendim kadar bensin…

Yadê Medîne şahsında tüm özgür yaşam adayışçısı anaların anısına…