Berfo Anadan Roboskili Annelere

Türkiye ve Kürdistan’daki kayıp aillerinin yükselen mücadeleleri de de buna...

Cemal Şerik-24.02.2013
Geçtiğimiz hafta Berfo Anayı kaybettik.
Berfo Ana Yüzbeş yaşındaydı ve ömrünün son otuz üç yılını 12 Eylül 1980 Askeri Faşist Cuntası tarafından kaybedilen oğlunu aramaya adamıştı. Vasiyet olarak da ardında “oğlumun kemiklerini bulmadan beni toprağa vermeyin” diyerek son nefesini vermişti.
Berfo Ana Türkiye’de, Kürdistan’da “Kayıp Ailelerinin” bir simgesi olarak hafızalara yer edinmişti. Berfo Ananın şahsında sayısı on binleri bulan “Kayıp Ailesi” temsilini bulmuştu.
Bir anne için, kayıp oğlunun otuzüç yıl bulunamaması ve akibeti hakkında her hangi bir bilgiye ulaşılamamış olması belkide trajedilerin, acıların en büyüğüdür. Ama bu bir annenein şahsında yaşanan acı aynı zamanda insanlık içinde bir utanç ve yüz karasıdır.
İnsanlık bu yüz karası ile onlarca, yüzlerce yıl mücadele içersinde olmuştur. Fakat bu yüzkarasından bir türlü kurtulamamıştır. Öyleki her “kayıbın” bilinmeyen, ıssız bir yerde bulunan sızlayan kemiklerin ve anaların feryat eden yürekleri hiç bir şekilde var olan bu yüz karasının silinmesine müsade etmemiştir.
Türkiye ve Kürdistan’daki kayıp aillerinin yükselen mücadeleleri de de buna olanak tanımamıştır. Her hafta meydanlardaki yerlerini almışlardır. Her geçen günde sayıları artmış ve onlarla birlikte olanlar daha da fazlalaşmışlardır. Bu böylede devam edecektir.
Kayıp ailelerinin sesi sadece Türkiye ve Kürdistan’da değil, kayıpların yaşandığı her yerde yükselen bir ses olmuştur. Bu ses öyle güçlü yükselmiştir ki, kayıpları gerçekleştirenleri derin bir korku ile başbaşa bırakmıştır. Berfo Ananın yükselen sesinden de aynı şekilde korkmuşlar ve Başbakanında, Bakanlarına varıncaya kadar onları vaatlerde bulunmak zorunda bırakmıştır. Ancak Berfo Ana yüz beş yaşında yaşamını kaybettiğnde bile bunlar vaatlerini yerine getirmemişlerdir.
Geride bıraktığımız hafta içerisinde Berfo Anayı kaybettik. Fakat “Cumartesi Anneleri” yine “kayıplarını” bulmak için meydanlardaki yerini aldılar. Berfo Ana da onlarla birlikteydi. “Kayıp oğlumu; Cemil Kırbayır’ı bulun, bana getirin” diyordu. Tıp kı Arjantin’deki “Mayıs Anneleri” gibi. Onlarda Arjantinde Askeri faşist darbesinin ardından kaybolan çocuklarını ve başkalarına evlatlık olarak verilen çocuklarının; çocuklarını bulmak için yola çıkmışlardı. Önce sayısı çok sınırlı olan kararlı ve ısrarlı anneler bir araya gelmişlerdi. Sonra bu annelere yenileri eklendi, sayıları hızla çoğaldı ve bir harekete dönüştü.
Arjantin’de “Mayıs annelerinin” mücadelesini hiç bir güç engelyemedi. Bunun bir sonucu olarak da kayıp çocukları hakkında bilgi sahibi olmaya, kendilerinden çalınmış olan çocuklarının çocuklarına kavuşmaya başlamışlardı.
Berfo Ana da, “Cumartesi Anneleri” de Arjantinli “Mayıs Anneleri” gibi aynı kararlılk ve ısrarla yürüttükleri mücadelden hiçbir şekilde vaz geçmediler.“Kayıp Çocuklarını” bulmak için yaz-kış demeden, polis coplarına, gaz bombalarına bakmadan, yılmadan mücadelelerini bugünlere kadar taşıdılar.
Berfo Ana’nın yaşamını kaybettiği günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından; Roboski katliamını araştırmak üzere kurulan komisyon başkanı da, yürüttükleri araştırmanın(?!) “sonuç raporunun tamamlandığı” açıklamasında bulunuyordu. Roboski de çoğu, çocuk yaşlarda olan otuz dört Kürt köylüsü, Türk savaş uçaklarının ağır bombardımanı sonucunda yaşamlarını kaybetmişti. O günle birlikte, çocuklarını kaybeden Roboskili ailelerin/annelerinin yüreğine bir korateş düşmüştü. Roboskili anneler de, kaybettikleri çocuklarının acısyla seslerini yükseltmeye başlamışlardı. Onlarda çocuklarının kimler tarafında katledildiği ve katillerden hesap sorulmasını istiyorlardı.
Aradan bir yıl geçmişti. Roboski’de katliam o kadar açık yaşanmıştıki; kimler tarafından, nasıl gerçekleştiği bir sır değildi. Her şey gözler önünde yaşanmıştı. Ama bir türlü da bu katliamın gerçek faillerinin kimler olduğu bir türlü açığa çıkarılamamıştı(?!).
Nihayet geride bıraktığımız hafta içerisinde TBMM tarafından, bu katliamı araştırmakla sorumlu kılınan komisyonun başkanı bir sonuca ulaştıklarını açıklamıştı. Ama buda Roboskili Annelerinin yükeslen seslerine velen bir cevap değildi. Aksine adeta onlarla alay etmek anlamına gelmişti. Gerçekleşen katliamı; “Güvenlik amaçlı masum bir opersyon” olarak gördüklerini dile getirmekteydiler.
Berfo Anaya “oğlunu bulunacağız” sözünü verenlerle. Roboskili Annelere “sorumlularını açığa çıkaracağız” diyenler aynı kişilerdi. Bu ülkenin Başbakanı ve onun Bakanlarıydılar. Ne yazık ki verdikleri sözü tutmadılar. Aksine Annelerin yanan yüreklerinde yanan ateşi bir yanardağ volkanına dönüştürdüler.
Bundan daha farklı olması da mümkün değildi. Berfo Ananın oğlunu kaybedenlerde, Roboski de otuz dört Kürt kölüsünü katledenlerde aynı güçlerdi. Cemil Kırbayır’ı 12 Eylül askeri Faşist Cuntasının Generalleri ve onların buyruğu altına olanlar kaybetmişlerdi. Roboskili köylüleri katledenlerde 12 Eylül darbesinin açtığı yolda ilerleyen ve bugün onların izdüşümü olanlardan başkası değildiler. Ve bunlar geride bıraktığımız hafta içerisinde; Berfo Ananın son nefesini verirken yanmaya devam eden yüreği ile Roboskili Annelerin yanan yüreklerini buluşturmuş oldular.