Öyle Bir An Ki…

evren insandan, kendisine yüklediği görevi yerine getirmeyi bekliyor. Evrenin insana yüklediği temel görev ise özgür ve yaşanılır bir yaşam oluşturmak. Önder Apo onu...

Mehmet MEDENİBEK

Bir insanın yaşamında bazı anlar ya da olaylar vardır ki çok olağanüstü olduklarından asla unutulamazlar. Bu her insanın bir şekilde yaşadığı bir gerçekliktir. Söz konusu olan bu olgu, an ve olaylar insanlığa, topluma ve tarihe mal olduğunda; duyguların yoğunluğundan dolayı ortak hislerle beraber büyük reflekslere de yol açabiliyor. Özellikle bu anlarda büyük haksızlık ve talihsizlik sezildiğinde yaşanan duygular mantığın önüne geçebiliyor. Geniş çaplı kitlesel tepkiler ancak evrensel kanun veya toplumsal kuralları zorladığında ortaya çıkabilir ve bir infial hali alabilir. Çünkü bir olay ve olgunun bir anda milyonlarca insana hitap etmesi ve bütün dünyayı etkileyip tarihi değiştirecek güçte olması kolay ya da hafife alınacak şey değildir. Bundandır ki böylesi anlar önümüze bazen milat, bazen değişim bazen de dönüm noktası olan devrim anları olarak çıkmakta ve ya adlandırılmaktadır. Burada olumlu ya da olumsuz nitelikleri çok önemli olmayabilir. Getirisi-götürüsü çok düşünülmez. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz üzere böylesi anlar duygu yoğunluğunun mantığın önüne geçtiği anlar olarak yerleşir her bir hücresine insanın.

15 Şubat 1999 tarihi genelde insanlık için özelde Kürt halkı için böyle unutulmaz, tarihi, dönüm noktası olarak nitelenebilecek bir gündür. Önder Apo’nun küresel kapitalist hegemonyasının ittifakı, işbirliği sonucunda dostluğa karşı gelişen büyük ihanetle esir alınması ve modern tanrıların cezalandırma meskeni olan İmralı adasında özgür Kürdün zincirlere vurulmasının hikâyesidir bu. Özgür olma ve onurlu yaşama çabasında olan her Kürt için bu gün lanetli, uğursuz ve karanlıklarla çevrilmiş bir gün olarak beyin ve bilince yerleşmiştir.

Önder Apo; beyni, ruhu, dili, düşüncesi, iradesi ve felsefesiyle kendin olmaktan çıkıp bir bedende bir halkı, bu halk şahsında insanlığın özgürlük umutlarını kendisinde yaşamsallaştırmış bir kişidir. Tarihin karanlık sokaklarında kalmaya ve bu şekilde her an yok olmaya mahkûm edilmiş bir halkın yazılı kaderini alt-üst ederek, bu halkın sadece varlığını ispatlamamış; aynı zamanda insanlığın onur mücadelesine öncülük edecek düzeye getirmiştir.

Kürdistan ve Kürt toplumunun tarihine bakıldığında, insan-toplum olma seyrinde önemli yer almasına, sayısız icat ve icraatlara öncülük etmesine ve ahlaki-politik kültür değerleri yaratma rolünü oynamasına rağmen, günümüzde her türlü işgal, sömürü, talan, katliam, asimilasyon ve kültürel soykırımla karşı karşıya kalmaktan kurtulamamıştır. Geçmişiyle, bu günüyle acı kokan bu tarih Kürt halkı tarafından hiç unutulmadı. Bedel vermekten bir an olsun çekinmedi. Tereddütsüz yürümüştür cellatlarının üzerine.

Aynı coğrafyanın ve kimliğin sahibi bu halk; Önderliği olarak seçtiği ve kendilerine yeniden özgür yaşamın kapılarını aralayan bilge insanın esareti döneminde tarihin hiçbir döneminde görülmemiş bir şekilde, fedaiyane bir ruhla yüzlere varan can bir an olsun gözünü kırpmadan bedenlerini ateşlerde sınamıştır. Sadece PKK kadroları değil, PKK ile beden bulmuş Kürt halkının onurlu yurtseverleri ve farklı uluslardan kendisini insanlığın özgür yaşam mücadelesine adamış onlarca insan bedenlerinde yaktıkları ateşlerle karanlıkların üzerine yürümüştür. Tarihin hiçbir döneminde hiçbir peygamber, tanrı, imparatorluk ya da başka bir gerçeklik için görülmemiş bağlılık beyanı ne ile izah edilebilir?

Önderlik bunu nasıl yarattı? Nasıl Kürtlerin canı, aklı, dili, sesi, kalbi, kimliği, tarihi ve özgür iradesi haline geldi? Nasıl oldu da bir bedende tüm insanlığı temsil edecek düzeye geldi? Büyük ve kararlı yürüyüşüyle muhteşem insan olma örneğini nasıl sergilemesini bildi?  Bütün insanlık zamanında hedeflenen ölümsüz tanrısallaşmayı toplumsallaşarak nasıl kendinde yaratma hünerini başarabildi?  Bu ancak insan kendisini koşulsuz ve komple bir şekilde halkına, davasına, yurduna, insanlığa-topluma ve hakikate adarsa bu mümkün olabilir. Bir fedai tarzında gece gündüz çabalayarak, insanüstü nefsi terbiyesiyle beninde yaşamsallaştırarak mümkündür. Özellikle evrensel ihtiyaçlar temelinde çaba sahibi olup emek vererek başta halkın bir bütünen insanlığın ve hatta düşmanının da dahil saygısını kazanarak… Kendini aşmak ve kolektifleşmek bu olsa gerek. Toplumsallaşarak tanrısallaşmak, tanrısallaşarak ölümsüzleşmek bunu ifade ediyor herhalde.

Bütün bunlarla beraber Önderlik felsefesi ve ideolojisinin gerçekleştirdiği kültür ve zihniyet devrimini, din ve felsefe reformunu, yarım kalmış olan Ortadoğu Rönesans’ını hayata geçirme faaliyet ve projelerini göz önünde bulundurursak sadece Kürtler için değil; dünya için, bir bütünen evren için hangi öneme sahip olduğunu daha iyi anlayabiliriz. İktidarın yoğun baskıları sonucunda köleliğin ve her türden gericiliğin kendisini güçlü bir şekilde kadına dayattığı, çoğu özgürlük olarak lanse edilen bin bir ölümden beter yaşama mahkûm edilen kadın özelde de Ortadoğu kadınını kendi beniyle buluşturarak PKK zemininde somutlaştırıp yaşamsallaştırması bunun en güçlü örneğidir. Bununla birlikte siyasallaştırılan İslam’ın özüne kavuşturulması, tabulaştırılan bütün gerçeklikleri tartışmaya ve çözümlemeye açması, özgür kadın ve erkek ilişkisini geliştirmesi, eşit halklar paradigmasını yaratması bütün insanlık için büyük bir kazanımdır. Tekçi ve faşizme dayanan milliyetçiliğe, köleliği geliştiren cinsiyetçiliğe ve dinciliğe karşı Demokratik Ulus alternatifini ve demokratik uygarlık ekolunu geliştirmesi zihniyet devriminin sistemsel inşasının ta kendisidir.

Bunların hepsini bir bütünen ele alırsak ve anlamlandırmaya çalışırsak o zaman 15 Şubat gününün Kürtler açısından neden karanlık ve lanetli bir gün olduğu çok daha iyi anlaşılacaktır. Bugünün anlamına ulaşmış her Kürt’ün bu günde karalara bürünmesi, oruç tutması, sokaklara çıkıp kinini, öfkesini düşmanına kusması bu gerçeklikle bağlantılıdır. Çünkü nefes almanın zorlaştığı, varlık-yokluk, ölüm-yaşam savaşının verildiği bir andır.

Kürt halkı ve bütün onur sahibi insanlar bu hakikatin farkında olmasından kaynaklı kendi yaşam ve varlık koşullarının Abdullah Öcalan’la et ve tırnak gibi bağlantılı olduğunu bilmektedir. Tarih dar anlamda Kürt halkını genelde ise tüm insanlığı bu tarihi ve evrensel Önderliğe sahip çıkmaya çağırıyor. Bu ahlaki ve vicdani görevi, insanlık sorumluluğunu yerine getirmeyenleri evren, doğa ve tarih asla af etmeyecektir. İmralı işkence sistemi bir insanlık ayıbı olarak bütün herkese ağır yük yükleyerek ortadan kaldırılmayı bekliyor. Onun için evren insandan, kendisine yüklediği görevi yerine getirmeyi bekliyor. Evrenin insana yüklediği temel görev ise özgür ve yaşanılır bir yaşam oluşturmak. Önder Apo onurlu ve özgür yaşamın garantisidir.