AMED KONFERANSI VE YAPILMASI GEREKEN GÖREVLER

Demokratikleşme sürecinin anlamına yönelik yapılan toplantılar, bu toplantıların bir konfera...

Cuma RONAHİ

15-16 Haziran’da Amed’te yapılacak birlik, dayanışma ve demokratik çözüm konferansı tarihi öneme sahiptir. İnkar edilmiş, kültürel soykırıma uğratılarak tarihten silinmek istenilen bir halkın varlık ve özgürlük sorunları tartışılacaktır. On yıllardır yürütülen özgürlük mücadelesi böyle bir konferansın Kuzey Kürdistan'da yapılması imkanını yaratmıştır. Bu bile çok anlamlıdır, değerlidir.

Demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa hamlesi hem Kuzey Kürdistan'da hem de Türkiye'de demokratikleşmenin gündemleşmesi yanında demokratik talepler ortaya koyma fırsatı tanımıştır. Demokratikleşmenin ve demokratik bir anayasa ihtiyacının bu kadar dile gelmesi Kürt Halk Önderinin demokratikleşme hamlesinin sonucudur. Gezi parkı direnişi de Kürt Özgürlük Hareketi'nin gerillayı sınır dışına çekmesi ve demokratikleşmeyi Türkiye'nin gündemine sokmasıyla bağlantılıdır. Kürt Halk Önderi bu sürecin aynı zamanda gerillanın sınır dışına çekilerek demokratik siyasetin ve ideolojik mücadelenin önünü açma hamlesi olduğunu özellikle vurgulamıştır. Gezi parkı eylemi bu sürecin ilk önemli dışa vurumudur. Eğer böyle bir süreç olmasaydı gezi parkı direnişi zor olurdu.

Demokratikleşme sürecinin anlamına yönelik yapılan toplantılar, bu toplantıların bir konferansla taçlandırılması, başlatılan demokratik kurtuluş ve özgür yaşam hamlesini yeni bir aşamaya taşıyacaktır. Kürtler Amed konferansından çıkan kararlarla demokratik kurtuluşa kilitleneceklerdir. Konferansta kararlaştırılan talepleri tüm Kürt toplumu sahiplenecek ve gerçekleşmesini isteyecektir. Kürt halkı hükümete, gerillalar geri çekildi, artık hiçbir bahaneye sığınmadan Kürt sorununun çözümü için adımlar at, diyecektir. Kürt halkının bundan sonraki gündemi bu olacaktır.

Kürt halkı taleplerini ortaya koyup Türk devletinin adım atmasını isterken, diğer taraftan barajların, karakolların ve askeri amaçlı yolların yapılmasını serhıldanlar ve sivil itaatsizlik eylemleriyle engelleyecektir. Çünkü demokratik çözüm ancak bu barajlardan, karakollardan ve yollardan vazgeçmekle mümkündür. Türk devleti karakollarda ve barajlarda ısrar ederse bu, süreci açıktan sabote etmek olur. Bu açıdan Kürt halkı serhıldanlarıyla kendisini kalkan yaparak bu süreçte karakol yapımı ve barajların yapımına izin vermeyecektir.

Bu sürecin diğer bir karakteri ise demokratik kurumlaşma ile özgür yaşamı inşadır. Kürt toplumu demokratik siyaset zihniyetiyle köy, sokak, mahalle ve kasabalardan başlamak üzere kendini her alanda örgütleyecektir. Siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel ve öz savunma alanında kendini örgütleyerek demokratik konfederal kurumlaşmayla kendi öz yönetim sistemini kuracaktır. Örgütlenmemiş tek bir birey bırakılmayacaktır. Örgütlü toplumla kendi öz yönetimini sağlayacaktır. Bunun pratikteki fiili gerçekliği demokratik özerklik olacaktır. Demokratik özerklik, esasında örgütlü toplumun kendi kendini yönetmesidir. Bu açıdan bir örgütlenme ve özgür yaşamı inşa seferberliği gerçekleştirilecektir.

Bu seferberlik aynı zamanda kültürel soykırıma karşı kendi dili ve kültürüyle kendini var etme hamlesi olacaktır. Kürtler bu süreçte sadece Kürtçe öğrenim seferberliği değil, kendi okul sistemini kurmak için çalışmalarını hızlandıracaktır. Anadilde eğitimi sağlayacak bir altyapı kuracaktır. Bazılarının “anadilde eğitim koşulları yok” demesi tamamen safsatadır. Temel eğitimde hemen anadilde eğitim başlatılabilir. 5 yıl içinde de orta öğretime geçilir. Bundan 5-6 yıl sonra da rahatlıkla üniversitede anadil eğitimleri yapılabilir. Bu açıdan Kürtçe eğitim yapılamaz diyenler eski kültürel soykırımcı zihniyetle düşünenler ya da bu ufku aşmayanlardır.

Kürt halkı dil ve kültür konusunda hamlesini ve kurumlaşmasını Türk devletini beklemeden yapmalıdır. İnsanlık tarih boyunca eğitimini ve kültürünü devlet dışı toplum olarak gerçekleştirmesini bilmiştir. İlle de devletten beklemek devletin beyinleri fethetmesi ile ilgilidir. Egemen güçler, devletsiz bir şey olmaz anlayışını insanların beynine soktuğu içindir. Yoksa toplum örgütlenir ve imkanlarını harekete geçirirse her alanda olduğu gibi eğitim ve kültür alanında da kendi kurumlaşmasını gerçekleştirip özgür ve demokratik yaşamını sağlayabilir.

Bu süreçte yapılması gereken diğer bir görev de ülkeye dönüştür; köylere dönüş ve buraları bin yıllardır olduğu gibi canlandırmaktır. Köyler, atalarımızın binlerce yıl verdikleri emekle yarattıkları yaşam alanlarımızdır. Bir yönüyle her şeyimizin yaratıldığı alanlardır. Bu nedenle köylere dönüş aynı zamanda kimliğimize ve kültürümüze dönüştür; kendimize dönüştür. Bir çiçek kendi toprağında güzeldir ve gerçek renklerini verir. Bu nedenle metropollerin varoşlarında bir çiçek gibi solan Kürtler, ülkelerine ve köklerine dönüşle birlikte eski canlılıklarını ve güzelliklerini yeniden kazanacaklardır. Köye dönmek kendisiyle barışmak, güzelleşmek ve moral olarak güçlenmektir. Köylerimiz ve vatanımız moralimizin düzeldiği ve yükseldiği manevi dünyamızdır. Köye dönüş, Kürtlüğün yeniden görkemli ayağa kalkışı olacaktır. Köylerimiz canlandığında Kürtler de bugünkünden katbekat canlanacaktır. Çünkü topraklarından ve köylerinden koparılmış yaşam, yaşarken yaşamama halidir.

Köylere dönüşler için birçok örgütlenme ve sivil toplum örgütü kurulabilir; planlama yaparak, dönüşün zemini hazırlanarak sağlıklı ve kalıcı dönüş gerçekleştirilebilir. Plansız ve altyapısı hazırlanmamış dönüş olmaz. Bu konuda başta demokratik siyasi parti, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve Kürt ekonomik ve ticari kurumları rol üstlenmelidirler. Bu yönlü örgütleme, planlama ve imkanları harekete geçirmekle metropollere göç eden milyonların ülkelerine dönüşü sağlanabilmelidir.