Tarihe Bırakmamak

orun sadece bir askeri kaza sonucu gerçekleşen bir olay olsaydı, devletin tavrı dah...

Cemal Şerik

Diyarbakır Cumhuriyet Baş Savcılığı Roboski Katliamına dair elinde bulundurduğu dosyaya ilişkin olarak görevsizlik kararı verdi. Bununla da yetinmeyerek dava dosyasını Genel Kurmay Askeri Savlığına gönderme kararı aldı. İşin en tuhaf yanının da Diyarbakır Cumhuriyet Baş Savcılığının elinde bulundurduğu dosyaya dair görüşleri oldu. Baş Savcılık Roboski katliamını askeri bir kaza olarak değerlendirmişti.

Diyarbakır Baş Savcılığının almış olduğu karara gerekçe oluşturan bu görüş ise daha önce de dile getirilmişti. TBMM tarafından oluşturulan Alt Komisyon raporunda benzeri bir görüş dile getirilmişti. O zaman da komisyonun hazırladığı raporun altında imzası bulunan çoğunluğu oluşturan AKP Milletvekillerinin imzası bulunmaktaydı. Şimdi de yine AKP’nin savcıları aynı gerekçeyi yazmış oldukları raporların da dile getirmiş oldular.

TBMM Alt Komisyonu tarafından hazırlanan ve kamuoyuna açıklanan rapor yayınlandığı zaman, kamuoyu tarafından “yok hükmünde olan bir karar” olarak değerlendirilmişti. Aynı şekilde Diyarbakır Cumhuriyet Baş Savcılığı tarafından hazırlanan raporda “yok hükmünde” olmaktan öte bir anlam taşımamaktadır. Roboski katliamında yakınlarını kaybeden ailelerin yapmış oldukları açıklamada da bu gerçek dile getirilmiştir.

Roboski katliamının kimler tarafından, nasıl gerçekleştirildiği bilinmektedir. Bu katliam o kadar aleni ve gözler önünün yaşanmıştır ki, bunu inkar etmek olanaksız bir halde bulunmaktadır. Buna rağmen ısrarla aynı sözcüklerin tekrarlanarak hala kamuoyunun karşısına çıkılıyor olması dikkatleri çekmektedir. Katliamı gerçekleştirenler bellidir. Emir verenler bellidir. Ona rağmen böyle bir yaklaşımda ısrar edilmektedir. Buda gerçekleşen katliamın açığa çıkardığı gerçeklik ve neden olacağı sonuç konusunda daha farklı nedenlerin olabileceği yönünde var olan kanıları güçlendirmektedir.

Sorun sadece bir askeri kaza sonucu gerçekleşen bir olay olsaydı, devletin tavrı daha farklı olurdu. Çünkü o tür hallerde oluşturulan bir komisyon olayı soruşturur ve bir sonuca varırdı. Ardından da devlet olayda sorumluluğu olanlar hakkında işlemler yapardı. Geçmişte buna benzer olaylar yaşanmıştır. Kaza denen birçok olay hakkında görev imhalı nedeniyle birçok devlet memuru kavuşturmaya alınarak, yaptırımlara gidilmiştir. Roboski katliamı bundan başkadır. Olay hakkında bir kavuşturma bile açılamıyor. Sadece bir araştırma ve inceleme boyutunda kalıyor.

Aslı olarak da sorun bu nokta da başlıyor. TBMM Alt Komisyonu ve Diyarbakır Cumhuriyet Baş Savcılığının “görevsizlik” kararı da bu noktada gerçek anlamını buluyor. Buda Roboski katliamının bir kaza olmadığı gerçeğini ortaya koyuyor.

Roboski katliamının nasıl gerçekleştiği bizzat olayın görgü tanıkları tarafından dile getirilmişti. Bugüne kadar tanıkların bu beyanlarını yalanlayan her hangi bir açıklamada ve tanık beyanında da bulunulmamıştır. Buna rağmen en son olarak Diyarbakır Baş Savcılığı kararında da görüldüğü gibi katliamı inkar eden tutumda ısrar ediliyor. Roboski katliamının ardındaki asıl gerçek de bu noktada kendisini ele vermiş oluyor.

Roboski katliamının arkasında bir emir-komuta zincirinin olduğu açıktır. Bu Genel Kurmay Başkanlığına kadar uzanmaktadır. Genel Kurmay Başkanlığı da böyle bir talimatı kendi başına verememektedir. O makamında böyle bir talimat verebilmesi için AKP Hükümetinden dolayısıyla da Başbakandan R.T.Erdoğan’dan emir alması gerekmektedir. Çünkü sınır üstü ve ötesine dair yapılacak olan askeri harekâtlarda onay merci hükümetten başkası değildir. Bu konu da Meclis yetkiyi Hükümete vermiş bulunmaktadır. Ve hükümet bu yetkiyi 2007 yılından beri kullanmaktadır.

Var olan bu gerçeklik Roboski katliamının asıl sorumlusu ve sorumlularının kimler olduğunu yeterince açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Buna rağmen Roboski’de yaşananların bir katliam değil de bir kaza olduğuna dair ısrar devam ediyor.  Bu kadar aleni ve gözler önünde yaşanan bir katliamın gizlenmesi konusunda bu kadar ısrar ediliyorsa, burada çok daha farklı ve ciddi nedenlerin olduğu gerçeği ortaya çıkıyor.

Burada şunu açıkça söyleyebiliriz. TBMM Alt Komisyonu ve Diyarbakır Cumhuriyet Baş Savcılığı tarafından Roboski katliamının asıl faillerinin kimler olunduğu biliniyor. Fakat bunu söylemeye cesaret edemiyorlar. Korkuyorlar. Katliamın gerçek faillerinin kimler olduğunu açıklasalar, bunun ardından başlarına gelecekleri ve yaşanacak olanları göze alamıyorlar, kendilerini düşünüyorlar.

Açıkça gerçeği itiraf etseler, bu katliamın ucunun R.T.Erdoğan’a ve Necdet Özel’e kadar uzandığını söyleyeceklerdir. Bu kişiler hala devletin önemli koltuklarında oturmaktadırlar ve gücü ellerinde bulundurmaktadırlar. Başında bulundukları görev itibarıyla da devletin asıl politikalarını uygulamaktan sorumludurlar. O nedenle de bu kişilerin Roboski katliamının asıl sorumluları olduğunu söylemleri halinde, yargı karşısına çıkacak olanların bu kişilerden daha çok devlet ve onun hakim politikası olduğunu görmektedirler. Asıl olarak da hazırladıkları rapor ve aldıkları kararlarla bu gerçeği gizlemeye çalışıyorlar.

O kadar aleni ve gözler önünde yaşanmış olan bir katliam karşısında, böylesine ısrarlı davranılmasının asıl nedeni de bu gerçeklik oluyor. Fakat bu nereye kadar devam edecektir? diye sormadan da insan kendisini alamıyor. Çünkü gücü ve iktidar elinde bulunduranlar, hakimiyetleri süresince yapmış oldukları katliam ve haksızlıkların yargı konusu olmasını engelleyebiliyorlar ya da kendilerini aklayacak kararlar aldırabiliyorlar. Fakat bu bir yere kadar devam ediyor. Sonrasında ise bu mümkün olmuyor. Tarih ve insanlık belleği bunun böyle olmasına müsaade etmiyor. Gerçek suçlular bir bir tarih ve insanlık huzurunda yargı önüne çıkıyor ve gerçek adalet bu şekilde gecikmeli de olsa tecelli etmiş oluyor.

Roboski katliamı da aynı şekilde ne kadar engellenirse, engellenilsin mutlaka tarihin ve insanlığın yargısında gerçek hükmüyle yerini alacaktır. Asıl önemli olan ise bu değildir. Tarihe bırakmadan bu hükmü şimdi verebilmektir. Bu, yarının güvence altına alınması ve bir daha katliamların yaşanmamsı içinde gereklidir.