Kültür & Sanat

Rojava’nın Kültür-Sanat Yolculuğu

Kürt kimliği ve kültürü yasaktı. Bu tüm Kürdistan’da uygulanan bir politikaydı. Var olan sistem varlığın...

Ekin RONİ

Öncelikle Kürt kültürünü tanımak, tanımlamak gerekiyor. Çünkü asimilasyon ve kültürel soykırım politikalarının tanınmaz hale getirdiği bir Kürt gerçeği vardı. Modern çağda Kürtler doğal kültürel değişim sonucu oluşmuş bir kültürel ortamın değil, dayatma, yasaklama, bozma ve yok etme politikalarının sonucunu yaşıyordu.

Tüm tarihi belgeler ve arkeolojik-kültürel değerlerden biliyoruz ki Kürt insanı köylü, çiftçi, koçer, hayvancılıkla uğraşan, dağ yaşamına aşık, aşiret ve manevi kültür yönleri ağır basan orijinal bir kültürel kimlik taşıyor ve yaşıyor.

Her halkın özgün yanları vardır. Bu özgün yanlar o halkı diğer halklardan ayırır. Bu kültürel bir farklılıktır. Coğrafyanın da etkisiyle oluşan kültürel kimlikler doğal toplumsal kimliklerdir. Bu temelde Kürtlerin zihniyet örgüsü, düşünce yapısı, dili diğer halklardan farklıdır. Kürt kültürünün modern dünyada yaşadığı ise gerçek ve öz kültürünü yok etme üzerine kurulu bir inkâr sistemidir.

Kültür insan inşasıdır. İnsan kendi kimliğini kültürel olarak inşa eder. Toplumsal yapısı böyledir. İnsan olmak kültür sahibi olmaktır. Herkes kendi öz kimliğine sahip olduğu oranda kültür sahibi olur. Kürtler ‘ben kimim’ sorusunu kendine sorduğunda, ‘bizim olan nedir?’, ‘biz bizim miyiz?’ sorgulamasını yaşamıştır. Kültürel soykırım ve asimilasyon gerçeğiyle karşılaşma, kendimizden ne kadar uzaklaştırıldığımızın farkına varma hali olmuştur. Toplumsal hafıza kaybı düzeyinde bir kültürel kimliğini unutma söz konusu olmuştur. Hafıza kaybı ve unutma ben kimim, ülkem neresi, (toplumsal) ailem nerede sorularını yanıtsız kılmıştır.

Canlı, heyecanlı, şiirsel, umut dolu, coşkulu yaşam yerine, iradesi kırılmış, çaresiz, hep dışarıdan bekleyen bir toplumsal dağılmaya gidiş, zihinsel, fikirsel bir çözülüş ve kaybolan kültürel bir kimlik ve dilsizlik-sessizlik anlamına gelmiştir.

Kürt kimliği ve kültürü yasaktı. Bu tüm Kürdistan’da uygulanan bir politikaydı. Var olan sistem varlığını Kürt kültürünün yok oluşu üzerine kurmuştu. Kürt kültürünü yaşayan, savunan herkes suçlu görülüyordu. Geçmişini unutan insan makbuldü. Kürt halkı için modernleşme Kürt kültürünün unutulmasıyla mümkün hale getirilmişti. Modern dünyada Kürt’e yer yoktu.

Modern kapitalizm köyü, üretimi, paylaşımı, yurtseverliği ve toplumsal değerleri yok etmek, Ortadoğu’da sömürü düzenini kurmak için Kürdistan’ı dörde bölmüş ve herkesi kendine bağlamak istemişti. Türkiye ve İran devleti egemenliği ile Kürdistan üzerine kurduğu sömürü rejimini, Irak’ta İngiliz, Suriye’de de Fransız işgalciliğiyle devam ettirmiştir. Başta tarihi eserleri, petrolü, ormanları olmak üzere her şeyi talan etmiştir.

Oryantalist kültür dünyası gerçek Ortadoğu kültürü üzerine zorla inşa edilirken, tüm manevi ve kültürel değerler ya yok edilmiş ya da egemen devletlere mal edilmiştir. Batı, Doğu’yu küçük ve geri görmüş, çocuk annesini inkâr etmiş, bugünün Avrupa modernitesi toplumsallığın geçmişine ihanet etmiştir.

Birinci Dünya Paylaşım Savaşı sonunda gizli tarihsel bir intikam amacıyla Ortadoğu’yu denetim altına alarak kültürel-ekonomik çok yönlü sömürü düzenini kurarken, Kürt halkına yönelik inkâr kararı alınmıştır. Her parça egemenleri diğer parçaları da izleyip ortaklaşarak, Kürtlere yönelik kirli kültürel soykırım politikalarını devam ettirmiştir. Her parçadaki gelişmeler diğer parçaları derinden etkilemiştir. 1920 isyanları, 1946 ve 1960 yıllarında yaşanan gelişmeler, 1980li yıllar, Önder APO’ya karşı geliştirilen 1999’daki devletlerarası komplo ve sonrası yaşanan gelişmeler bu egemenlerin her zaman Kürt halkına karşı ortak bir hasımlık içinde olduklarının göstergesidir.

Kürt düşmanlığı tek dil, tek kültür, tek kimlik yaklaşımıyla yürütülürken, her canlanma girişimi de büyük katliamlarla bastırılmıştır. Bugün de bu politikalar devam etmektedir. Türkleştirme, Araplaştırma, Farslaştırma, nüfusu parçalama, göçertme, iç çelişki yaratma, müzik ve dil dâhil her türlü kültürel çalışmayı yasaklama, ekonomik ve tarihi özelliği olan bölgeleri askeri bölge olarak kullanma, kimliksiz bırakma, silahsızlandırma politikaları her zaman devam etmiştir. Ziraat ve hayvancılığın yok edilmesi, sürgüne yollama, olağanüstü hal uygulamaları, koruculuk, suikast-bombalama vb. her türlü saldırı yolu denenmiştir.

Tüm egemen devletlerde olduğu gibi Suriye’de de kültürel soykırım ve asimilasyon politikaları her zaman korunmuş ve uygulanmıştır. 26 yıllık Fransız işgali döneminde ekonomik sömürü devam etmiş, dini azınlıklara sunulan kültürel özerklik hakkı Kürtlerin resmi talebi olduğu halde (1928’de) kabul edilmemiştir. İngiliz-Fransız çelişkileri ve Türkiye-Fransız ilişkileri etkisinde, Fransızların İkinci Dünya Paylaşım Savaşı nedeniyle Suriye’yi terk etmesine kadar bu politika değişmemiştir.

Kürt kültürü ve sanatını yaşatmak isteyenlere ağır baskılar uygulanagelmiştir. Cegerxwin, Yusuf Berazi (Bêbuhar) ve M. Şexo’nun hayatları bu baskıları en iyi anlamamızı sağlayan bazı örneklerdir. Bu tutuklama ve gözaltılar ile birlikte Kürt sanatçılarına mültecilik dayatılıyordu. Kürt kültürünü, özellikle müzik ve şiirini yaşatanlar burada yaşayamazlardı. Ülkeyi terk etme dayatılıyordu. Sanatta mültecilik geliştiriliyor, topraktan ve halktan koparma amaçlı yaklaşımlar sergileniyordu.

Sanatı kültürsüz, yani yaşam tarzından ayrı düşünmemek gerekir. Kürt yaşam tarzı manevi yönü ağır bir toplumsal kültürdür. Müzik ve şiirin bu denli gelişkin ve bitirilemez oluşu da bunun göstergesi olmuştur. Maddi araç-gereçlere bağlı sanat alanları fazla gelişmemiştir. Kültürü kalıcı kılan genel olarak müzik ve şiir olmuştur. 

Kürt toprakları Arap Kemeri politikaları çerçevesinde Araplara verildi. Kürt coğrafyasında ağaç dikmek yasaklandı, ülke ve toprak sevgisi hafızalardan silinmek istendi. Ülkeyi terk etmek moda hale getirildi. Amûdê Sineması ve Haseki Zindan Katliamında, Qamişlo Newrozu’nda görüldüğü gibi öldürme, korkutma, yok etme de hiçbir zaman terkedilmeyen politikalardı. Parça içinde üç parçada ayrı ayrı politikalar uygulanıyordu. Efrîn’de yumuşak eritme yöntemleri, Halep’e, şehir yaşamına çekip asimile etme gerçekleştirilirken, toplumsal ahlak ve dil üzerinde büyük yıkım projeleri uygulanıyordu. Kobanê her zaman tehdit altındaydı. Serêkaniyê’de Kürt köyleri boşaltılırken Dêrîk ve Koçeran koçerleri 1970 yıllar sonrasında Şam’a göç etmeyle Kürt kimliği yerine Arap dili ve yaşam tarzına katılacak ve asimile olacaklardı.

1979 yılında Önderliğin Kobanê ve sonrasında Suriye’ye geçişiyle Efrîn, Kobanê, Cizîr ve yine Suriye şehirlerinde yaşayan Kürtlerin kaderi değişmiştir. Rojava’nın ilk çalışmaları kültür ve sanat çalışmaları üzerinden yürüyen halk çalışmalarıdır. Kom çalışmaları tüm sanat çalışmalarını kapsayan faaliyetler olarak ilk elden başlayan çalışmalardır. Kültür ve sanat çalışmaları o günden itibaren kültürel bir canlanma, kimlik ve ruh kazanma çalışmaları olmuştur. Yurtseverlik kültürü büyük bir hızla büyümüştür. Koma Ağirî, Koma Tolhildan, Koma Cudi, Koma Botan, Koma Engizek başta olmak üzere birçok Kom kurulmuş, başta müzik, govend ve tiyatro olmak üzere birçok sanatsal alanda çalışma yürütülmüştür. Bu komlardan yüzlerce sanatçı devrim mücadelesine katılmış, gerilla mücadelesini büyütmüştür. Eskiden yasak olduğu için çok fazla gelişmeyen bu çalışmalar Newrozların kırsal alanda kutlanması ile daha da gelişti. Yasaklamaların her zaman devam etmesinden kaynaklı çalışmalar daha çok amatör düzeyde kalmıştır.

Kürt kültürü ve özgün olarak da müzik ve govend her parçada olduğu gibi Rojava’da da hiçbir zaman ortadan kaldırılamamıştır. Müzik alanında Efrîn’de Cemil Horo, Reşidê Mam Çuçanê, Eli Tico, Hasnazi gibi isimler Kürt müziğini hep dillendirmişlerdir. Derweşê Evdî, Mem û Zîn destanları 3-4 saatlik versiyonlarıyla kaydedilmiştir. Kobanê’de Baqî Xido, Hafizê Kor müzik ve dengbêjlik alanında Kürt kültürüne büyük hizmet eden insanlardır. Kılık, kıyafet konusunda da Kürt kültürünü çok güçlü yaşatan Kobanê, güçlü aşiret yapısıyla her zaman direnişçi bir kültürel özellik taşımıştır.

Rojava Kürdistan’ı tarihinde edebiyat çalışmalarından da bahsetmek gerekir. Çünkü kültür ve sanat edebiyatsız düşünülemez. Celadat Bedirxan, Kâmuran Bedirxan, Osman Sabri, Nureddin Zaza, Cegerxwin, Kadri Can gibi birçok aydın ve yazarı da tanımak önemlidir. 1932’de yayına başlayan Hawar ve sonrasında Ronahi ile devam eden Kürtçe dergi geleneği 1945’e kadar önemli bir çalışma olarak Kürt diline büyük katkılar sunmuştur. Zaten günümüzde de Hawar dergisinin ilk çıkış tarihi olan 15 Mayıs tarihi Kürt Dil Bayramı olarak kutlanmaktadır.

Önder APO’nun ve PKK’nin güneybatıya çıkışıyla kültürel anlamda yeniden bir diriliş yaşandığı gerçektir. Var olan sanat ve edebiyat çalışmaları oldukça örgütlü bir düzeye ulaşmış, 1990lı yılların sonuna kadar da çok zor koşullarda hep devam etmiştir. Hem mücadeleyi tanıtan önemli bestelerle, hem de Rojavalı sanatçılarla Koma Berxwedan oldukça güçlenmiştir.

Newroz çalışması uzun yıllar Rojava’da temel kültürel çalışma olmuştur. Komlar zor koşullarda gizli ve gözden uzak yerlerde provalarını yapmış, akşam saatlerinde ‘sessiz’ bir şekilde müzik çalışmaları sürdürülmüş, bir direniş geleneği bu şekilde kültür ve sanatla beslenmiştir. Ayrıca Rojava’da bir film çalışması da olmuştur. ‘Soro’ adlı film oldukça büyük bir ilgi toplamıştır.

Rojava’da sanat çalışmalarından bahsederken önemle vurgulanması gereken bir insan da Dersîmli Erdoğan Kahraman’dır. 2004 yılında Qamişlo ve Efrîn katliamları sonrası 27 Mart Dünya Tiyatrolar Gününde bedenini ateşe vererek yaşamını yitiren Yekta Herekol, eylemiyle Önderliğe ve halka yapılan saldırıları protesto ederken, tüm aydın ve sanatçıları da göreve çağırıyordu.

Devletlerarası komplo sonrası, özellikle de Hafız Esat’ın ölümünden sonra devlet tarafından daha sert bir tutum ve yasaklama başlatılmıştı. Korkutma, sindirme, teslim alma temel politikaydı. Buna karşın Rojava’da devrimle birlikte büyük bir uyanış ve toplumsal diriliş doğdu. Kırk yıllık özgürlük mücadelesi Ortadoğu üzerindeki Kürt ablukasını Suriye topraklarında kırmış, Kobanê’den başlayan özgürlük dalgası, yayılarak tüm Kürt coğrafyasına yayılmış, siyasal ve askeri gelişmelerle birlikte toplumsal bir devrim yaşanmıştır. Yıllardır kültür ve sanat alanında çalışma yürütenler ilk günden itibaren devrimin önemli bir gücü olmuşlardır. Bi çok sanatçı bu süreçte YPG’ye katılmış, ilk savaşta ve en ön saflarda yaşamını yitirmiştir. Şehit Merwan, Ş. Osman, Tev-Çand yönetim üyesi Şehit Welat bu değerli sanatçılardan bazılarıdır. 6 Nisan 2015’te Serêkaniyê savaşında yaşamını yitiren Şehit Viyan Peyman ve son olarak Bêrîtan filminden tanıdığımız büyük komutan Rubar Qamişlo kültür hareketinde çalışma yürütmüş değerli devrim şehitlerimizdendirler.

Ortadoğu’da sömürgeci rejimlerin yüz yılda yarattığı kültürel yıkımı ortadan kaldırma ve yeni demokratik, özgür birey ve topluma dayalı bir kültür yaratma sürecinde olduğumuz gerçektir. Toplum eğitimsiz ve amatör olsa da oldukça değerli çalışmaların önü devrimle beraber sonuna kadar açılmıştır. Savaş gerçeğine rağmen özgür demokratik bir ortamda sanat yapmanın kıvancını yaşamaktayız. Maddi alışkanlıkların aşılması, maneviyatın yeniden inşası, devrim ruhunu tüm çalışmalar gibi kültür ve sanat alanında da büyük toplumsal bir örgütlülüğe kavuşturmak için 2011’den bu yana sonsuz bir çabayla kurumlaşma çalışmaları devam etmektedir. Amatör ruhtan kopmadan çalışmaların profesyonel bir zemine çekilmesi, sanat eğitmenleri ve kadrolarının yetiştirilmesi elzem bir konu olarak önümüzdedir.

2011 sonrası devrimin sıcaklığıyla müzik alanında çalışmalar yeniden ele alınarak güçlü bir üretimle başladı. Düşman politikaları sonucunda kıymetsiz görme ve yasaklamalarla zayıf bırakılan tiyatro çalışmalarına yeniden el atıldı. Diğer parçalardan gelen eğitimcilerin büyük katkısıyla govend alanında önemli gelişmeler yaratıldı. Şimdi de sinema alanında çok köklü bir örgütlenmeye gidildi. Kısa ve uzun metrajlı birçok filme imza atıldı.

Rojava yakın dönemler açısından olduğu gibi, tarihsel olarak da büyük zenginlikler üzerine kurulu bir özerk coğrafyadır. Dağlar ve ovalar arasına çekilen sınırlarla yaşam tarzına büyük bir darbe vurulsa da, bütün tarihi eserleri sınırı oluşturan tren yolundan Avrupa’ya çalınarak götürülse de Orkêş ve Tel Xelef’ten diğer tarihi mekânlara kadar, Hurilerden, Mitanilere kadar zengin bir kültürle harmanlanmış, PKK Önderliğinin devrim mayasıyla yoğrulmuştur.

Bugün Rojava’da devrimci kültür gün be gün inşa edilirken kültür emekçileri ve sanatçılar gece gündüz ciddi bir faaliyet içerisindedir. Yirmiye yakın merkezde kültür ve sanat kurumlaşmasına gidilirken, ihtiyaç dâhilinde farklı birçok eyalette de çalışmalarına başlamıştır. Son yıllarda birçok yeni kurum da açıldı. Ş. Welat kültür-eğitim akademisi, Hunergeh, Rojava Film Komünü bu kurumlardan bazılarıdır. Serêkaniyê, Dirbesîye, Amûdê, Til Temir, Hasekî, Qamişlo, Tirbespîye, Girkê Legê, Koçaran Dêrîk, Kobanê, Efrîn ve ilçelerindeki kültür-sanat kurumlarında her şehirde temel olarak müzik, tiyatro, govend, resim çalışmaları yürütülmektedir. Onlarca klip çalışmasından sonra, tiyatro ve govend festivalleri başarıyla sonuçlandırılmıştır. Ayrıca Rojava’da ‘Viyan’ isimli kültür dergisi yayın hayatına başladı. Bir yıllık sanatsal eğitimi öngören Şehit Yekta Herekol Sanat Akademisi ise 2. Eğitim yılına başladı.

Böylece Rojava’da özgür bir yaşam kültürünün inşası büyük bir hızla sürüyor diyebiliriz