Röportajlar

Komplonun 14. Yılına Girerken…

Komployla Önder Apo’yu kaçırıp esir alacaklarını sana egemenler yanıldılar. Kurdukları tüm hayaller özgür yaşama...

Sinan ŞAHİN/BEHDİNAN

Medya savunma alanlarındaki Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi üyelerinin 15 Şubat komplosuna ilişkin duygu düşünceleri:

Bu Halk Özgür Bir Nefesi Köle Bir Ömre Değiştirmeyecektir

Dicle TEKMAN: Bugüne ilişkin duygu ve düşünceleri kaleme almak, ifadelendirmek kuşkusuz çok zor. Kürt halkı ve tüm insanlık açısından belleklerimizden asla silinmeyecek ve insanlık tarihi boyunca lanetli ve hep kara bir gün olarak hatırlanıp, yaşanan ve yaşanacak 15 Şubat 1999 Tarihi…

İnsanlık Tarihinde de hep böyle olmamış mıydı? Kendi halkının özgür ve anlamlı bir yaşamını yaratma uğruna kendisini adayan önderler hep var olmuştur, Ehrimanların gazabına uğrasa da tarihe iz bırakmışlardır. Tıpkı Hz. İbrahim’in mancınıkla ateşe atılması,  Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesi, Hallacı’nın derisinin yüzülmesi, Bruno’nun yakılması, gaddar tanrılardan insanlık için ateşi çaldığından dolayı Kafkas kayalıklarına çakılan promethous gibi Önderliğimizde emperyalist güçlerin hain komploları ile İmralı adasına mahkûm edilmiştir. Her şey yalnızca, toplumların hep bir arada kardeşçe, eşit ve özgürce yaşayabilmeleri için değil miydi? Ama ne yazık ki, uygarlığın ‘Kan emicileri’ dün neydiyseler, bugün de o oldular. Bilge insanlar, ne kadar Hakikat arayışında ve anlamlı bir yaşamdan yana olduysalar, o kadar acılara ve yalnızlığa mahkûm kılındılar. 

Önderliğimizin esaret altına alınışının 14. Yılını lanetle kınıyoruz. Bir insan için dünya da en büyük işkence, onu yalnız bırakmaktır. Fakat Önder APO, bu yalnızlığı esaretinin ilk gününde kırmış ve milyonlar önder APO’yla önder APO milyonlarla buluşmuştur. Kürt Halkı, bilge insan Önder APO etrafında kenetlenerek ateşten duvar örmüş, büyük bir sevgi, inanç ve bağlılığını bu duvara yaklaşanları yakarak göstermiştir. Kendine hakikat avcısı diyen bir Önderin etrafında kenetlenen ve özgürlüğe aşk-tutku düzeyinde bağlanan bir halk özgür bir nefesi köle bir ömre değiştirmeyeceğini gösterdi, gösteriyor ve gösterecektir!

İnsanlığın Özgürlüğü Önder Apo’nun Özgürlüğüyle Mümkündür

Mahsum AMED:Özgürleşmek isteyen, aslını, hakikatini, tarihini inkâr etmek istemeyen her Kürt gibi özgür Kürt’ün iradesi olan Kürt Halk Önderliğine karşı geliştirilen 15 Şubat komplosunu lanetlemek her onurlu ve namuslu Kürt’ün en önemli görevidir. Her şeyden önce Önder Apo’nun İmralı işkence koşullarında 14 yıla varan direnişi önünde başımı eğiyorum. Önder Apo’nun bu duruşu, mücadelesi ve yaşamı güç ve moral kaynağıdır. Sadece Kürt halkı için değil, kadın, genç, her millet ve kendisine insanım diyen herkes için Önder Apo geleceğin umut kaynağıdır. Bugün eğer Kürt halkı ayakta durabiliyorsa bunun temelinde her şeyden önce Önder Apo’nun aşk düşeyindeki yaşama bağlılığı sebeptir. Önder Apo’nun esareti sadece Kürt halkı için değil, tüm insanlık için utanç konusudur

Bu olay çözüm ve dostluk yaklaşımına karşın Yunanistan devletinde görüldüğü üzere kapitalist güçlerin kirli bir ittifakıyla kurdukları tuzak sonucunda gelişmiştir. bunun içerisinde ABD, İngiltere, AB, İsrail, Rusya, İsviçre, Hollanda, Almanya, Kenya ve uluslararası istihbarat güçleri ve bununla bağlantılı olarak Gladyo’yu komplocu güçler olarak sayabiliriz. Kürt sorunun çözümü konusunda Önderlik yönünü Avrupa’ya vermişti ama ne yazık ki cevapsız kaldı ve tam tersine uzatılan barış ve çözüm eli kırılmak istenmiştir.

Bu gerçeklik karşısında önderlik “sahte dostlar, yetersiz yoldaşlık” değerlendirmesinde bulundu ve kendisine karşı geliştirilen komplonun tanımlamasında bulundu. Herkesin şu soruyu kendisine sorması gerekir; kim, ne kadar, kendini bu hakikatin neresinde görüyor? Yetersiz yoldaşlık ne anlama geliyor? Önderliği anlamak için kendimizi ne kadar incitiyoruz? O kadar savunma kimin için ya da ne için yazıldı? Bizler demokratik ulus sistemini kendimizde yaşamsallaştırmak için ne kadar çaba içerisine giriyoruz? Çalışma ve pratiklerimizle ne derece Demokratik Konfederalizm’i güçlendiriyoruz? Önderlik artık pozitif dönemde yani sistem inşa etme sürecinde olduğumuzu belirtti. Yaklaşımlarımız, çalışma ve emeklerimiz buna hizmet ediyor mu? Bizler çevremizdeki yoldaşlarımızın değerini ne derece biliyoruz?

Önder Apo ile doğru bir yoldaşlık için yukarıda sıraladığımız sorular esastır. Herkesin yürekten bir şekilde kendisini sorgulaması ve bilinçli bir şekilde komplo karşısında tavır sahibi olması gerekir. İmralı sistemini ancak Önder Apo’nun düşünce ve felsefesiyle aşabilir ve özgürlüğe ulaşabiliriz. Dem bin yıllardır egemenlerin zulmü altında ezilen bu toprakların özgürleştirilmesi zamanıdır. Dem demokratik uygarlık sistemini inşa etme zamanıdır. Dem Önder Apo’nun özgürleştirilmesi zamanıdır. İnsanlığın özgürlüğü Önder Apo’nun özgürlüğüyle mümkündür.

15 Şubat Komplosu Benzemiyor Hiçbir İhanete

Medya DOZ: Uluslararası komplonun üzerinden 14 yıl geçti ama ne kadar zaman geçerse geçsin, geçmiyor 15 Şubat’ın yüreğimizde bıraktığı sızı, geçmiyor halkımın ta içinde yakılan o ateş… Beklide zaman aşımına uğramayan tek duygumuz, hiç azalmayan tarihi öfkemiz.  Kürt belleği acımtırak kodlamalarla çoktan beri tanışmıştı ama 15 Şubat 1999 komplosunun yarattığı duygular benzemiyordu başka duygulara. İhanet hançerinin sivri ucunu hep sırtında hisseden bir halkın 1999 15 Şubat komplosu karşısında neden bu kadar şaşırdığını, dehşete kapıldığını soranlar bilsin; 15 Şubat’ın komplosu benzemiyor hiçbir ihanete.                      

Önder Apo’yu Kürtlerin bağrından söküp almanın komplosu, Kürt halkının kalbini sökmekle eş anlamlıydı, bütün ihanetlerin büyümüş ve sinsi haliydi. Komplo bütün hayatı değiştiren, ağıtlarımıza yeni ivmeler katan bir zamandı.Hain amaçların fısıltısında eriyen mekândı 15 Şubat. Hiç bahar görmemişlerin mevsimiydi 15 Şubat. Biz bu duygu karşısında hep çocuk kaldık, saf kaldık…Kalbi buz kütlesi olanların zamanıydı 15 Şubat ve sistemin buz gibi pençeleri değdikçe yüreğimize ve kanadıkça hafızamız, büyüdük, ölümü bile öldüren acılardan yeniden doğduk. Belki de şimdi özgürlüğü tutku düzeyinde arzulamamızın en büyük sebebi bu…

Sistemin ağzı kanlı tekellerine karşı Kürdistan da küçücük elinde taşlarla panzerlerin önünde duran büyük yürekli çocukların öyküsü bu gerçeği anlatan en büyük kanıttır. En son Türk polisinin vahşi bir şekilde panzerlerin altında ezdiği Şahin ÖNER’ in öyküsü, bu gerçeğin en yalın resmidir.  Soğukkanlı işlenen bütün suçlar karşısında sıcacık bir yürekle yaktık direniş ateşimizi. Ve bu ateş Zerdüşti bir isyan gibi büyüyor ülkemizin her zerresinde… Bu ateşi komployu hiç unutmadığımızın bir işareti gibi taşıyoruz yüreğimizde… Ve yaptığımız, yapacağımız her şeyi de yüreğimiz de ki bu ateşe borçluyuz…

Önder Apo Özgür İnsan Projesini Bedene Kavuşturdu

Karer PİR:İnsanın hayatında bazı anlar vardır ki o an nerde olduğunu, ne yaptığını ve nasıl hissettiğini hiç bir zaman unutamaz. Bir travma gibi beyninde çakılı kalır ve hafızasında ebedi bir yer teşkil eder. 15 Şubat 1999 Kürdistan halkı için böylesi bir gündü. Her onurlu Kürt o an nerde olduğunu, ne yaptığını ve nasıl hissettiğini harfiyen anlatabilir. O lanetli günde yaşananlar ister istemez her 15 Şubat’ta tazeliğinden hiçbir şey kaybetmeyerek insanın beyninde yeniden canlanır. Ve o lanetli 15 Şubat’ların 14’üncüsünü yaşayacağız!

Uluslararası komplonun 15. Yılına girdiği bu yılda Önder Apo’nun komploculara karşı yürüttüğü mücadelede en ufak bir yavaşlama olmazken, tam tersine Önder Apo’nun özgürlüğüne adeta dokunulabilecek kadar yaklaşmıştır. Ömrümün yarısından fazlasının Önder Apo’nun esareti ile geçmesinin verdiği his açıkçası dayanılması zor bir acı.

Önder Apo’nun bir militanı olma iddiasını taşıyan biri olarak bu acıya dayanabilmenin tek yolu var, o da Önder Apo’suz bir gün bile daha yaşamamak için sıkı mücadele etmekten geçer. Komplonun gerçekleşmesi için uygun ortam sağlayan yetersiz yoldaşlık, bu günlerde ise Önder Apo’nun özgür olmasına engel oluyor. Bu konuda iç sorgularımızı günlük olarak gerçekleştirmemiz şarttır. Uluslararası komployu sadece yenilgiye uğratmayan Önder Apo, aynı zamanda bu komployu insanlık için bir sıçrama tahtası haline getirerek komplocuları pişman ettirmiştir. Buna paralel bir mücadeleyi esas almak her bir kadro için en asgari bir ahlaki görev olarak önümüzde durmaktadır.

Komplocular bir gerçeğin farkında olmalı: biz komplonun kimler tarafından hangi amaçla yapıldığını çok iyi biliyoruz! Komplocular 15 Şubat 1999’dan bu yana hiçbir hedefine ulaşamazken, tam aksine gün geçtikçe küresel bir krizin bataklığına saplanıyor; Önder Apo’nun yarattığı özgürlük mücadelesi ise, derinleşen teorik gücüyle, insanlığın beşiği olan Kürdistan’da bir yeniden insanlaşma projesini gün geçtikçe bedene kavuşturmaktadır!

Bedenlerinde Yaktıkları Ateşle Karanlığın Perdesini Yırttılar

Tolhıldan SİNE: 15 Şubat 1999 günü ben de milyon Kürt gibi Doğu Kürdistan’da yaşıyordum. Benim ve oradaki halk için yaşamın ismi ve anlamına dönük bir şeyin kalmadığı bir dönemdi. İçinde bulunduğum toplum, egemenler tarafından insanlık renginin bırakılmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü bir toplumun varlık gerekçesi olan ahlak ölçüleri olabildiğine düşürülmüştü.

Yoğun bir şekilde kafamdan türlü türlü düşünceler geçiyordu; “Yeter artık bu hakaret dolu yaşama! Şimdi ne yapayım ve nereye gideyim? Onurlu bir tercih ve yaşam var mıdır? Beni özgürlüğe götürecek olan yol ve ses hangisidir? vb...”

Kaç yıl sonra anladım ki, arayışında olduğum özgürlüğün anlamını da bilmiyordum.

İlginç olan oydu ki; Kürt’ün bu kara gününde Kenya’dan, Afrika kıtasının ufuklarından yükselen güneş ışınları ben ve benim gibi on binlerce insanın buzlara gömülmüş bedenini eritti. Egemenler ve zalimler kara bulutlarıyla Kürdistan’ın yaşam oluşturan güneşini örtmeye çalışırken, güneşin yaşam dolu ışınları yolumuzu aydınlatıyordu. Çok yanılgılı düşünüyorlar; güneşi karartıp saklayacaklarını sanıyorlar! Güneş hırsızları bilmiyordu; insanlık tarihi şimdiye kadar güneşin karanlıklara ve zalimlere karşı teslimiyetini görmemişlerdir.

Komployla Önder Apo’yu kaçırıp esir alacaklarını sana egemenler yanıldılar. Kurdukları tüm hayaller özgür yaşama tutkun yüreklerin bedenlerinde yaktıkları ateşle alt-üst oldu. Özgür yaşam ataşeni söndüremeyecek kadar çaresiz kaldılar. Bu ateşin alevleri tarihte ilk defa tüm sınırları aştı. Sadece Kuzey Kürdistan’da değil, Kürdistan’ın diğer parçaları hatta Kürt halkının yaşadığı dünyanın her yerinde ateşe tutuşturdukları bedenleriyle karanlığın ve zulmün perdesini yırttılar