Önderlik

8 Mart vesilesiyle Önder Apo’dan Tüm Kadınlara

Uygarlık tarihi boyunca kadın cinsine yönelik yalancılığa ve zorbalığa dayalı egemenliğe, sert kışına ve sert karına karşı karı ve buzu delen kardelenler gibi kadın...

“ Bu Çiçek Tüm Kadınlaradır”

Size yüksek değer biçiyorum. Güzel, doğru bir yoldalar. Açılıp kendilerini egemen kılmalarını istiyorum. Soylu bir yoldasınız. Kendilerine güvensinler, kaygılanmaya, ne olacağız demeye gerek yok. Eski dünya anlayışlarını bitirsinler. Bana ilişkin çok güzel tanımlamaları var. Benim onlara bağlılığım şöyledir: Bu, benim beş bin yıllık kirli tarihe rağmen giderek daha iyi, erkeğin kararttığı dünyaya karşı arınarak kendi gerçekliklerinizi yaratmanızı diliyorum. Bunu hem ana saygısı hem de aşka dair söyleyeceğim. Çünkü kadın, sürecin en büyük teminatı ve değeridir. Görünüşte herkes âşık oluyor, anasını seviyor görünüyor. Bunu ikiyüzlü buluyorum, benim için hiçbir önemi yok. ‘Seni çok seviyorum’ diyor, hançeri vuruyor. Gazetelerden okuyorum, fotoğraflarını görüyorum, o kadar güzel insanlar aşk adına katliama uğratılıyor. Kadın katliamı, kültür katliamından, halk katliamından daha tehlikelidir. Kadında namus olmalı, ama bu bıçakla, öldürmekle olmaz. Böyle yaşanılmaz. Ben ahım şahım bir erkek değilim. Annem bana ‘sen aile reisi olamazsın’ diyordu. Bu, benim umurumda değildi. Başka bir erkek olmam çok önemli. Erkeği öldürmek derken bunları belirtiyorum. Bu konuda cesaretli olmak en büyük cesarettir.

Kadın yaşamın, toprakların sahibi.

Aşk adına kadının ruhu ve fiziğinin katliamını önlemeliyiz.

Bir erkek olarak kendimdeki erkeği iyi öldürdüm. Bu, cesaretlerin en büyüğüdür.

Aslında kadın konusunda bir roman yazmak istiyorum. Fırsat bulursam yazacağım. Onlarla en güçlü arkadaşlık olacak, istemim de vardır.

8 Marta ilişkin bazı şeyleri vermek istiyorum.

Uygarlığın karanlık çağlarında kadın derin bir yokluğu yaşamıştır. Aslında ben bu uygarlığı karanlık, buzlu, karlı bir çağ olarak görüyorum. Fakat 2000’li yılların başından itibaren kadın baharlaşması başlamıştır. Uygarlık tarihi boyunca kadın cinsine yönelik yalancılığa ve zorbalığa dayalı egemenliğe, sert kışına ve sert karına karşı karı ve buzu delen kardelenler gibi kadın özgürleşmeleri gerçekleşmektedir. Bunu kadın baharlaşması, kadın baharına doğru, sert kışa ve kara karşı çiçeklenme, kadının özgürlük hareketinin çiçeklenmesi olarak görüyorum. Ben kadınla yüreğim ve aklımla ilişkilendim. Kadınla benim bütünlüğüm alnımdan, beynimden bir bütünlüktür. Hani alnımdan yaratılmak denir ya! 2000’li yıllarda kadının baharlaşma ve özgürlük çiçekleşmesine bin selam diyorum. Kimliğim budur, formasyonum budur, kadına bakışım budur.

BU TOPRAKLAR NASIL ANA TANRIÇAYI YARATTIYSA

ŞİMDİ DE ÖZGÜR KADINI YARATACAKTIR.

Kadın Hareketi’nin bu yıl kongresi olacak sanıyorum, onlar için de bazı hazırlıklarım olacak. Bizim kadına yaklaşımımız özgürlük temelindedir. Biz önlerini sonsuz açtık. Fakat bazıları bu yaklaşımımızı farklı yorumladı. Kadının özgürlüğü, bakirelik, sadece cinsellik anlamında değildir. Ben de kendimi bakire sayıyorum. Önemli olan ruhun, yüreğin temizliğidir, özgür olmasıdır. Ruhunu temiz tutarsan fiziğin de güzelleşir. Böyle bir kadın yüceleşir. Kadın için gelecek hafta daha ayrıntılı bir mesaj vermeyi düşünüyorum, kadında biraz uyanma var değil mi, kadın özgürleşmesinde ben ısrarlıyım, bilim adamları bile söylüyor 21. yüzyıl için kadın yüzyılı olacak diyorlar, kadın meselesi sosyal bir meseledir. Sadece cins meselesi değil bana göre de bir erkek meselesidir. Uygarlık 5 bin yılık erkek yaratmasıdır, kirlidir, erkek bu kirlilikte parça parça dökülüyor, buna yoğunlaşacağım, şimdi erkek meselesi üzerindeyim bunu açacağım heyecanla beklesinler. Kadın biraz özgürlük düzeyi yakaladı, kadınla onurlu bir yaşam, kadın onurlu yaşamı yakalamalı. Bana nasıl yaşıyorsun diyorlar. ................ ben de kudretliyim, peygamberlerin bir dili vardır ben de peygamberlerin diliyle konuşuyorum,  dindar değilim ama tanrı diliyle konuşur öyle yaşarım, ........ Tanrıların diliyle konuşmak öyle kolay değil. Kadın meselesini de iyi kavramak lazım, kadını biz insan yerine koyacağız, onurlu bir biçimde yaşanacak, o zaman kadınla onurlu yaşanacak, ben tüm gücümü nereden alıyorum. Gelecek hafta ilkeleştireceğim. Böyle büyük kadının ortaya çıkarılabilmesi, dünyayı ve toplumu kurtarır. Bu temelde ben güçlüyüm onlar da güçlü olsunlar. Ben ne genel ne de özel ev peşinde koşmasınlar diyorum, daha öncede özgür evlerden demiştim, özgür evlerden Sümer devleti döneminde genel eve geldi. Musakkadim gelişti, özgür evlerde buluşsunlar. Başlangıçta aile iyi bir kurumdu sonra köleleştirildi, kadın tarihi, kadın özgür toplum sözleşmesi bunlar ile kongreye gitsinler. Biraz paraları da evleri de olmalı. Ben demiyorum rahip ya da rahibe olsunlar, rahiplerin nasıl yaşadığını anlasınlar, tanrıça kültürü Stardan, İştar’a, İnanna’ya, Afrodit’e kadar gelir bu kültürünü yaşatmaya çalışacağız, bu bizim kültürümüzdür, selamlarımı söylersiniz. Avrupa’da kadın çalışması konusunda kim öne çıkmak istiyor, ben bunları öğrenmek istiyorum bu isimleri getirirseniz değerlendireceğim.

Acele etmelerine gerek yok. Sonbahara bile kalabilir. Belli konularda güçlü hazırlıklar yapıp Kongrelerini öyle yapsınlar sanıyorum güçleri gelişiyor. Kadın mücadelesi çok önemli bir mücadeledir. Ben boşuna 21. yüzyıl kadın yüzyılı olacak dememiştim. Kadının dönüştürülmesi yalnız yetmez erkeğin dönüştürme sorunlarını ele almalılar. Partilerine erkek üye alma da olabilir, ancak bazı ölçüleri olmalı ve onu kendileri koymalı. Onlarında kendi öz güçlerine dayalı meşru savunma güçleri olmalı. Onlar için üç temel çalışma öneriyorum; birincisi kadın tarihi, ikincisi kadın devrimi, yani özgürleşmesi, üçüncü kadının toplumsal sözleşmesi bunu daha da derinleştirsinler. Bu üç konuda yoğun bir çalışma dönemi geçirdikten sonra kongrelerini bu hazırlık çerçevesinde yapmaları daha iyi olur, acele etmelerine gerek yok. Kızlar sanıyorum kongrelerini yapıyorlar.   

Benden de alıntı yaparak, önerdiğim kitaplardan ve savunmamadan yararlanarak kongrelerini yapsınlar. Bir İngiliz yazarın ilginç bir tespiti vardı. Sanıyorum zor durumda kalıyor, yanındaki Kürt kızı imkânsız durumdan sıçrayıp atlıyor ve onu zor durumdan kurtarıyor. Yazar bunun üzerine şöyle diyor ‘ben Kürt kadının bu hareketini gördükten sonra, Kürt kadının her şeyi yapabileceğine inandım.’ İngilizler akıllı insanlardır, öyle boşuna söylemezler. Ben de Kürt kadınının onurlarını, özgürlüklerini kazanacaklarına inanıyorum. Kürt kadınının elinden her şeyin geleceğine inanıyorum. Tanrıçalar yurdunda yaşıyorsunuz size inanıyorum yanılmayın... Bana bağlı olduklarını söylüyorlar, öyle kolay değil. Yanılmasınlar, namusu ve özgürlüğü geliştirmek öyle kolay değil. Zorlu bir mücadele, işler o kadar kolay değil. Zoru başaracaklarına inanıyorum. Aslında sizler kadın yapısının hem nitel hem nicel durumunu öğrenip bana getirebilirsiniz. Kongre sonrası gelişmeleri, bağlı olanlarla hatta karşıt olanları isim düzeyinde bana getirirseniz, bunun üzerinden bir değerlendirme yaparım. Kongreye bunları iletebilirsiniz. Biz kadının önünü açtık. Özgürleşme imkânını yarattık, bunu değerlendirmeliler. Başka türlü namus ve yaşam olmaz.

Ha o çiçek mi? Onun için de epey burada cebelleştik idareyle. Nasıl gönderdin diye şey yaptılar, yasak falan dediler. Geri kalan çiçekleri yoldular. Neyse ulaşmış olması iyi olmuş. Arkadaşlara çiçeğin hikâyesini anlatırsınız. Çiçek bir semboldür, önemli olan kadının çiçekleşmesini sağlamak. Haftaya kongreye ilişkin bilgi gelirse daha ayrıntılı değerlendiririm. Bir İngiliz yazarın dipnotunda ‘bir küçük Kürt kızını gördüm, bazı şeyler söyledi.  Kürt kadınının yapamayacağı şey olmadığına inandım’ diyor. Onun bu söylemini önemsiyorum.

İyi güzel kararlar almışlar. Kendilerine selamlarımı saygılarımı iletirsiniz, kongrelerini kutluyorum. Ama kararları almak yetmiyor. Bunların her birisi bir örgüt meselesi bunları bir örgütle taçlandırmak lazım. Pratik ancak böyle işler. Siyasetten ekonomiye kadar örgütlensinler. Erkeklerden ayrılsınlar söylemiyorum. Ama kendi öz güçlerini iyi örgütlesinler. HGP ile de ayrı olsunlar demiyorum tabii ortak şeyleri olacak ama kızların da kendini koruyacak güçleri ne bileyim bir silahları olmalı. Meşru savunma temelinde onlarında iyi tartışması gerekiyor. Onlara üç temel kitap önermiştim daha önce.

Şimdi kısa bir şey daha söyleyeceğim. Ama önce bu namus meselesini iyi çözmek lazım. Ben bu yüzden biraz Kürt kadınını ayağa kaldırmak istedim. Adam hem seni öldürüyor, hem karını, kardeşini, kızını bilmem ne yapıyor sonra ‘ben senin ağanım’ diyor. Kızlarla konuşurken, kimse yanlış anlamasın diye anamdan örnekler veriyordum. Adam hem benim canımı, malımı her şeyimi elimden alıyor, sonra anamla evleniyor. Mademki her şeyimi elimden alıyorsun, öldürüyorsun anamdan ne istiyorsun. Bunu şöyle açayım ben anamın iyi evladıyım, iyi oğluyum sen hem beni öldürüyorsun hem de anamla evleniyorsun, ağa oluyorsun anamın etrafında olan mirasa konuyorsun bizde namus meselesi budur, önce bunu çözmek lazım, bunu iyi çözemezseniz emekleriniz boşa gider sen ne kadar çabalasan da birileri gelir üzerine oturur. Peşmergeler işte ‘gidelim PKK’deki bayanları alalım’ diye yaklaşıyorlar, yaklaşımları ortada bunlarla neyi koruyacaksın. Bir kız vardı. Beritan, Kürt gericiliğine teslim olmamak için kendini kayalardan attı. Karakoçan’a yakın bir köydendi. Peşmergeler yalvarıyorlar, teslim ol bir şey yapmayacağız diye. İşte esas aldığım özgürlük çizgisi budur.  Ama o Kürt gericiliğine teslim olmam diyor, özgürlüğü esas alıyor. O kızın özgürlük onurunu korumak boynumuzun borcudur. Bu benim ilkemdir. Ben Beritan’ı böyle değerlendiriyorum.

Ben özgürlükçüyüm, benimle uzlaşamazlar. Ben burada Beritan çizgisini boşuna söylemedim. İlkel milliyetçiliğe, gericiliğe karşı kahramanca direndi. Benim için belirleyicidir, ilkedir. Onun için Beritan’ın özgürlük çizgisini esas aldım. Çok inanan bir halk adına çok acı çekenler adına konuştum.  Öyle kolay kolay namuslu olunmaz. Ben her şeyi Kürtler için yaptım. Ben burada elimle size hoş geldiniz bile diyemiyorum. Bir çiçek gönderdim diye birçok sorun yaşadım. Herkes kolay namuslu olamaz. Namus kavramını ağzına bile alamaz. Bu savaşta da öyledir. Televizyon programlarına sık katılıyorlarmış, güçlü konuşuyorlarmış, halk üzerinde olumlu bir etki yaratıyorlarmış. Bence de çok güçlenmiş olmalılar. Daha öncede söylemiştim İngiliz yazarın Ninova Kalıntıları kitabında ‘Kürt kadının zor bir anda pencereden atlayarak zor durumdakileri kurtarmasını gördükten sonra Kürt kadının her şeyi yapabileceğine inandım’ diyor. Bütün eksiklerine yetersizliklerine rağmen Kürt kızı ve kadını, mesela Avrupalı kadınlar gibi tam kadınlaşmamışlardır. Bu yanlarını gördüm. Kadının özgürleşmesi için büyük çaba sarf ettim. Roma’da söylemiştim Özgür Kadın Projesi yarım kaldı diye ama buradaki yoğunlaşmalarımla daha da derinleştirdim ve bunu savunmalara yansıttım. Benim kadının özgürlük mücadelesindeki çabam inceleniyor mu? Bu konuda araştırması olan var mı? Kadın ve acı, kadın ve adalet, kadın ve özgürlük, kadın ve sanat, kadın ve güzellik konularında araştırmalar yapılmalı, kitaplaştırılmalı.  Toplum sözleşmesi demiştim sanırım onu yapmışlar, kitaplaştırmışlar.  Güzel olan, cesur olan, iradeli olan kadın dünyayı fetheder.  

Ben hiçbir zaman kadına tam bir kadın gibi yaklaşmadım. Bazı kadınlar ve erkekler buna karşı çılgınlaştılar, kudurdular. Bana olan tepkilerinin büyük bölümü bundandır. Tarihte de iki çizgi var;  Musa ve Zerdüşt çizgisi, Zerdüşt çizgisi Toros-Zagros dağ eteklerinde tarım ve hayvancılıkla uğraşan, neolitik topluma dayanır. Erkek egemenliğinden ziyade özgürlüğe açık eşitlikçi yanı vardır. Musa çizgisi Sümer’e kadar dayandırılabilir. Daha sonra Meryem ile gelişen kadın çizgisi tek evlilik ile Avrupa’da halen sürüyor.

Daha da derinleşmeleri lazım. Kimliklerini buldukça, Özgürleşince şaşırıyor olmalılar, yeni bir dünya keşfediyor olmalılar. Özgürlük akademisi temelinde çalışmalarını yürütmeliler. Cesaret ve iradenin fethedemeyeceği bir şey yoktur. İddiası ve hırsı olanlar bunu başarır.  Sümer Mısır rahiplerinin eğitim şeylerini inceleyebilirler. Ben burada tek kişi dört yıllık eğitim yaptım. Karanlıkta havasız bir ortamda bunları gerçekleştirdim. Bunu örnek alabilirler. Kültür ve ekonomik faaliyetler üzerinde yoğunlaşabilirler. Demokratik faaliyet ve sanat faaliyetlerine ağırlık verebilirler.  Bunlar kutsal işlerdir. Daha öncede belirtmiştim, bu konuda yağmur gibi düşünceler geliyor aklıma. Binlerce yıllık çirkini, ayıbı yıktık; yiğitliği, sabrı, cesareti ortaya çıkardık. Bu beni sevindiriyor bunun onurunu taşıyorum.”